Alevi inancında “Düzgün Baba” Efsanesi

Abone Ol

Dersim topraklarında 1985 yılının güneşli güzel bir günüydü. Nazimiye ilçesinden 11 km uzaklaşan köy minibüsü içinde taze peynir kokusu, çocukların Tandır ekmeği arasına koydukları yumurta kokusuyla Karışmıştı. Canlı tavuklar bu seyahatten hiç memnun olmadıkları anlaşılıyordu. Minibüsün içinde tek bir dil konuşuluyordu. Şehanile  Sarıpişo bu dilden hiç anlamıyordu. Yaşlı bir amcaya sordular. “Sizin konuştuğunuz hangi dil” sorunca “Dımılki (Zazaca), Ez biKurdîdizanim" (Kurmanci bilirim” cevabını aldılar. Düzgün Baba türbesini ne zaman varırız diye sorunca şoför “Pülümürköprüsünden Kıl köy istikametine dönünce Düzgün Baba Cem evine varırız. Şehanile  Sarıpişo Ankarada okuldan arkadaşları olan Kürt Alevisi Baran’ın daveti üzerine bu uzun yolculuğa çıkmışlardı. 

Baran onlara geldikleri  yerin öneminden bahsetti. Düzgün Baba 1220 li yıllarda Dersime 12 talip aşireti ile gelen Horasan Erenlerinden "SeyyidMahmudu'l-Kebir-Seyyid Hacı Kures'eQûr soyundan olan ve kendi adıyla anılan Mubarek dağı diye adlandırılan ,Düzgün dağında sır olduğuna inanılan, Dersim Alevileri için kutsal bir şahsiyettir. Bu şahsa ait efsane yüzyıllardır nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.

Şehanile  Sarıpişo kendilerini davet eden Baran’ın ritellerini beraber yaptılar.Düzgün Baba’nın makamına çıra ağacı yaktılar. Kesilen adaklara kavurma yapılıyor. Kadınlar börekler pişiriyordu. Orada lokmalarını yediler. Cemevine ait çay ocağı herkese açıktı. Çayları kendileri doldurup aldılar. Çay ocağında para kabul edilmiyordu. Baran tedarikli gelmişti. Bir kilo kesme şekerini ve çocuklara dağıtılmak üzere bayram şekerlerini öraya bıraktılar.

Rivayet olunur ki Şah Haydar babasına ismen hitap ettiği için mahcubiyetinden ötürü kaçtığı zaman ayağında kışın karda giyilen hedik veya leken varmış. Bu hediklerle Zargovit'ten Düzgün Baba tepesine kadar (Takriben 5 Km.) üç adım atmış, bastığı her yerde hedikler taşa iz bırakmıştır. Bu izler hala durmaktadır.

Düzgün Baba söylenceye göre 100-120 yıl yaşamış ve burada sır olmuştur. Yapılı herhangi bir türbesi yoktur, dağın tepesinde bir yerde (HewseDuzgın ) yığılı taşların bulunduğu bir alan sır olduğu yer olarak ziyaret edilip etrafında üç kez dönülür.

O günden sonra 2500 metre yükseklikteki bu dağa da Düzgün Baba Dağı denir. Dağ, o günden bu yana kutsal olarak bilinir. Çok sayıda insan tarafından ziyaret edilir, adaklar adanır, kurbanlar kesilir. Rivayet edilir ki, kaçarken ayağındaki kışın karda giyilen hediklerle birbirine uzaklığı yaklaşık 5 kilometre olan Zargovit'ten Düzgün Baba Tepesine üç adımda gitmiştir. Bastığı yerde hediklerin taşlara bıraktığı izler hala durmaktadır. Annesi eve gelmeyen Şah Haydar için endişelenir. Babasından oğlunun durumunu öğrenmesini ister. Derviş Mahmud Hayrani de, Şah Haydar'ın durumu hakkında bilgi getirmeleri için taliplerini gönderir. Talipler, Düzgün Baba Dağının tepesinde Şah Haydar'ı görüp, pirlerine iyi haberle dönerler. Şah Haydar'ın durumunun iyi, işinin düzgün olduğunu; selam ve hürmetler gönderdiğini söylerler. Bu "işi düzgündür " sözü dilden dile dolaşır ve Şah Haydar'a Düzgün Baba denilmeye başlanır. O günden sonra 2500 metre yükseklikteki bu dağa da Düzgün Baba Dağı denir. Dağ, o günden bu yana kutsal olarak bilinir. Çok sayıda insan tarafından ziyaret edilir, adaklar adanır, kurbanlar kesilir. Düzgün Baba efsanesi yörede halen hakim olan babaya saygının eskiden beri var olan bir geleneğin ifadesidir. Baran misafirlerin Düzgün Baba saz ile deyişi çaldı sonra ne anlama geldiğini söyledi.

Vervaqısléydemekangurêto

Name Dûzgino, DûzginBawo

Hînke efkâr keno ¢ıra vîneto

NamêDûzgino, DûzginBawo

XoçarnonJêlêcerunververê

Jêlazalalamarêhevala

Vana, efkâr mekênikarusneno

NamêDûzgino, DûzginBawo

Türkçesi

Kışlanın karşısına mekan kurmuş

Adı Düzgün, Düzgün Baba

Neden öyle efkarlı duruyor

Adı Düzgün, Düzgün Baba

Jâla'ya dönüp yalvarıyorum

Bize dosttur her güzel ziyaretçi

Diyor, efkarlanma, şimdi yoldadır

Adı Düzgün, Düzgün Baba

Hanefi mezhabinden olan Şehan ve Sarıpişo Cem töreninin izlerken oranın Alevi dedeleri Cem törenini anlattılar. Cem, Alevilerin, Bektaşilerin cemaatle birlikte yaptığı, son derece ayrıntılı kurallara bağlanmış ibadet. Cem, yalnızca dinsel nitelikli bir toplantı değil, aynı zamanda hem ruhen yenilenme, yıkanma ve hem de toplumsal ve bireysel sorgulanma yeridir. Cem, Arapça toplanma anlamına gelir.

Alevilik' bir terim olarak 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır. o doneme kadar Bektaşi veya Kızılbaş olarak adlandırıldı. Şehirlilere Bektaşi, köylülere ise Kızılbaş denmekteydi.

Kızılbaş ismi ise Şah İsmail ve ordusundaki askerlerin başlarına kırmızı bir şeriti bağlanması geleneğinden gelmektedir..

Görseller: Müslüm Kaya, Osman Eren, Rudaw. Pirha haber