Bir zamanlar kiracı ve ev sahibi arasında yaşanan anlaşmazlıklar, genellikle bir masa başında konuşulur, en kötü ihtimalle tartışmayla son bulurdu.
''Almanya'dan oğlum geliyor'' bahanesiyle kiracıları çıkarma çabaları, belki biraz gülümsetir, biraz da sinirlendirirdi. Ancak kimse bu sözleri bir silahlı çatışmanın başlangıcı olarak görmezdi.
Günümüzde ise, ''Almanya'dan oğlum geliyor''un yerini; ''kira bu kadar ya otur, ya çık'' lafı almış durumda.
Peki, ne oldu da ilişkiler bu kadar tehlikeli bir hal aldı?
Son dönemde kiracı ve ev sahibi arasındaki gerilim öyle bir noktaya ulaştı ki, artık tartışmalar ölümle sonuçlanan silahlı çatışmalara kadar varabiliyor. Bu, kiracı ve ev sahibi arasındaki ilişkinin hiç olmadığı kadar kötüye gittiğinin bir göstergesi.
Artık ev sahipleri, yasal kira artış oranlarına aldırış etmiyor, kiracılar ise ödeyemeyecekleri oranda yüksek kira artışlarıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Yasa ve yönetmelikler adeta kağıt üzerinde kalmış durumda; denetim yok, yaptırım yok.
Bir dönem en büyük sorun ''Almanya'dan oğlum geliyor'' bahanesiyle yapılan çıkış talepleriyken, bugün ise sorunlar çok daha derin ve ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.
Bu dönüşümün ardında yatan en büyük neden, hiç kuşkusuz vicdan eksikliği. Birçok ev sahibi, kira gelirlerini artırırken vicdanını devre dışı bırakmış durumda. Kira artışlarıyla ilgili alınan kararlar ise ya uygulanmıyor ya da denetlenmiyor.
Devletin bu kaosa el atması ve kira artışlarını denetlemesi şart. Aksi takdirde, bu durum hem kiracılar hem de ev sahipleri için daha büyük sorunlara yol açacak.
Vicdanın yerini para hırsı aldığı sürece, bu çatışmaların sonu gelmeyecek. Vicdanın yokluğunda, kaos kaçınılmazdır.
Peki, vicdanı kim geri getirecek?