Dicle Bar Açıldı.
Şehrin en ünlü mekanı; Müşterilerin masalarına oturup onlara içki ısmarlatarak para kazanan konsomatris kadınların çalıştığı, canlı müzikli, şarkılı, rakkaseli ve genellikle yüksek gelirli erkeklere yönelik olan pavyonlar, sadece İstanbul’da değil, Anadolu’nun her şehrinde 1950’lerden itibaren onlarca, hatta yüzlerce açılmaya başlamıştı.
ORTADOĞU VE BALKANLARIN PERA PALAS'I; DİCLE BAR
Dilan Sineması’yla aynı yıl açılan Dicle Bar’ı, ‘Altınmakas’ adıyla tanınan, kendini “Nedret Hanım” diye tanıtan bir kadın çalıştırıyordu.
Gençliğinde alımlı ve güzel olduğu dillerde dolaşan ‘Altınmakas’, özellikle vergi dairesi, polis, adliye ve diğer yöneticilerle iyi geçinmenin yollarını buluyor, zaman zaman bunlara özel programlar hazırlıyordu.
Patron Nedret, kentin namlı kabadayılarıyla da iyi geçiniyor, onların barlarda çalışan kadınlarla dost hayatı yaşamalarına göz yumuyor, âlemi de idare etmeyi beceriyordu.
DİCLE BAR'I YILMAZ GÜNEY TANITTI
Dicle Bar’ın ününü Türkiye’ye duyuran Yılmaz Güney’in ‘Dağların Oğlu’ filmi oldu. Filmde Yılmaz Güney ve Erol Taş, Dicle Bar’a girer. Caz orkestrası hareketli bir Batı müziği çalıyor, kızlı erkekli çiftler dans ediyorlardır.
Zımbalı deri kaplı duvarlar ve separatörler göze çarpar. Masalarda müşteriler kızlarla içki içer.
Bir süre sonra masasında üç kadınla âlem yapan Erol Taş, kalabalığa dönerek bağırır: “Arkadaşlar, bu gece pavyonu kapatıyorum. Yiyin, için, hepsi benden.”
Diyarbakır’da yıllarca tüccarlık yapmış Cahit İpek, o dönemi yaşamış ve iyi gözlemlemiş biri olarak, Dicle Bar’ın oldukça popüler olduğunu belirtiyor.
Barın müdavimleri olarak Diyarbakır eşrafından uzun bir isim listesi verdikten sonra sözlerine şöyle son veriyor: “Pek çok abimiz bu pavyonlarda servetlerini harcadı.”
YILMAZ GÜNEY'İN FİLMİNDE DİCLE BAR
1965 yılı yapımı, başrollerini Yılmaz Güney, Nebahat Çehre ve Erol Taş’ın oynağı ‘Dağların Oğlu’ filminin bir sahnesinde Dicle Bar şöyle anılıyordu:
Yaralı arkadaşları ölen şaki (Erol Taş), ‘Dağların Oğlu’ lakaplı arkadaşına (Yılmaz Güney) kötü haberi verir ve sonra kasvetli havayı dağıtmak için haykırır: “Boş ver bunları... Dicle Bar’da bizi bekleyen yavruları düşün!”
DİYARBAKIR'IN PERA PALASI
Diyarbakır, bir dönem eğlence hayatıyla da meşhurdu... 50 yıl öncesine damgasını vuran eğlence mekanı ise, "Diyarbakır''ın Pera Palas''ı" denilen Dicle Bar''dı...
Yılmaz Güney''in oynadığı "Dağların Oğlu" filminin bazı sahneleri bu mekanda çekilince, ünü tüm Türkiye''ye yayıldı...
Bir dönem "Güneydoğu''nun Paris''i" olarak anılan Diyarbakır, o yıllar eğlence hayatıyla da meşhurdu.
Sinemaları, gazinoları tıklım tıklımdı. Meşhur eğlence mekanları" denilince günümüzde ilk akla gelenler, haliyle İstanbul''daki Boğaz manzaralı yerler oluyor. Ama yıllar önce Diyarbakır''da bir mekanın ünü tüm Türkiye''ye yayılmıştı. Bunu sağlayan da sinemanın "Çirkin Kral" lakaplı oyuncusu Yılmaz Güney''di...
Atlas Tarih Dergisi''nin Ağustos-Eylül sayısında Diyarbakır''da 50''li yıllarda açılan, birçok zenginin "servetlerini batırdığı" anlatılan Dicle Bar''ın hikayesi, fotoğraflar ve belgeleriyle yer alıyor... Yazıdan bazı bölümler şöyle...
İLK GÖSTERİM SRYANİ KATOLİK KİLİSESİ'NDE
Mardinkapı semtinde Deveci ailesi tarafından yönetilen Dicle Sineması, Nilgün Sineması ve Emek Sineması önemliydi.
Yazlık sinemalara gelince Dicle Sineması''nın kendi damında, Emek Sineması''nın binaya bitişik işyerlerinin damı üzerinde, Nilgün Sineması''nın bitişik arsada, Melek Sineması''nın bitişik boş alanda, Vali Konağı bitişiğinde Yıldız ve İnönü Caddesi''nde Yeşilsaha yazlık sinemaları vardı. Ve bütün bu sinemalara ilaveten listenin en başında anılması gereken efsanevi Dilan Sineması gelirdi.
İstanbul''dan Diyarbakır''a gelerek yerleşen Ermeni mimar mühendis Harutyan Sarafyan kontrolünde üç katlı olarak inşa edilen Dilan Sineması 1956 yılında işletmeye açıldı.
O tarihlerde "Balkanlar ve Ortadoğu''nun En Büyük Sineması" olarak büyük ün yaptı.
İtalya''da mimarlık, mühendislik öğrenimi görmüş olan Sarafyan''ın İtalya''daki opera binalarından esinlenerek hazırladığı projeye uygun olarak yapılan Dilan Sineması, 1900 kişilikti ve 70 adet locası vardı. 18 metrelik dev sahnesi, Türkiye''nin en büyük sahnesiydi.
Beyoğlu''nun "Pera Palas"ı gibi Diyarbakır''ın Pera''sıydı, binada çeşitli lüks dükkanlar ve gece kulüpleri yer alıyordu.
TAŞKINLIK YAPANLAR DIŞARI
Dilan Sineması''na hemen her gece çok sayıda aile geliyordu. Filmlerdeki sahnelerin heyecanına kapılarak taşkınlık yapan müşteriler, elleri fenerli teşrifatçılar tarafından uyarılıyor, uygunsuz davranmayı sürdürenler sinema dışına çıkarılıyordu.
Sinema, Diyarbakırlılar''ın ilgi odağı olmuş, biletler yıllık kombine olarak satışa sunulmuş ve bir haftada tükenmişti.
İŞLETMESİ BİR KADINA AİTTİ
Diyarbakır''ın eğlence tarihi içinde hiç şüphesiz musiki çok önemli bir yere sahipti.
Başta halk türkülerinin büyük ustası Celal Güzelses olmak üzere Faik Hoca, Selahattin Mazlumoğlu, Hüsnü İpek, Tarık Çıkındaş, Ermeni Bube ve Hayık gibi sanatçılar yazları Dağkapı''daki bahçede, kışları ise sinemalarda ve geniş sahnelere sahip Cumhuriyet, Terakki, Şafak ve Dicle kıraathanelerinde konserler verirdi.
Dicle Bar, Dilan Sineması''nın alt katında 1956 yılında açılan ünlü bir pavyondu. "Bar olayı 1950 yıllarında DP iktidarında çiftçilere hibe kredinin verilmesiyle başladı.
Paralı bir çiftçi kitlesi olmuştu. Bunların eğlence ihtiyaçlarını karşılamak için barlar açıldı. Diyarbakır''da Turistik Palas''ın içinde Londra Bar, Dilan Sineması''nın alt katında Rico Pavyon ve orta katta Dicle Bar açıldı."
Gençliğinde güzel bir kadın olduğu dillerde dolaşan Nedret Hanım işlettiği Dicle Bar''ın ününü Türkiye''ye duyuran ise Yılmaz Güney''in "Dağların Oğlu" filmi oldu.
Başrollerini Yılmaz Güney, Nebahat Çehre ve Erol Taş''ın oynadığı 1965 yapımı filmin bir sahnesinde ise, o günlerin efsanesi Dicle Bar şöyle anılıyordu: Yaralı arkadaşları ölen Şaki, Dağların Oğlu lakaplı arkadaşına kötü haberi verir ve sonra kasvetli havayı dağıtmak için haykırır; Boş ver bunları... Dicle Bar''da bizi bekleyen yavruları düşün!"
Dilan Sineması''ın orta katında işletilen Rico Povyon''da, Diyarbakır’ın gece hayatına kalite getirmişti. Buraya kesinlikle kasketli ve şalvarlı müşteriler alınmıyor, aşırı alkol alanlar, tanıdık faytonculara teslim edilerek, evlerine gönderiliyordu.
ARTİSTLERE ÜÇ DİLDE MUKAVELE HAZIRLANMIŞ
Dicle Bar'da çalışan müzisyen, büfeci, garson ve konsomatrislerle yapılan mukaveleler üç dilde; Türkçe, İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmış.
Her biri zamanın Diyarbakır Noteri tarafından şahitler önünde onaylanmış. Çalışan kadınlara meslek adı olarak "konsomasyoncu" ya da "artist", orkestra üyelerine "cazcı", "saksafoncu", "akordiyoncu", "trompetçi", dansözlere "rakkase" denilmiş... Çalışan kadınların çoğu okuma yazma bilmediğinden sağ baş parmaklarını bastığı mukavelelerin üç dilde olması ise trajikomik bir durum yaratmış.
Kaynak: Mehmet Mercan, Bilinmeyen Diyarbakır, Atlas Tarih Dergisi