CEGA ÖZEL

Diyarbakır Belediyesi'nin ''çöpçü kadınları''

Abone Ol

Diyarbakır'da sokak temizliğini belediyenin ''çöpçü kadınları'' yaparlardı.

Diyarbakır'a gelen bir çok seyyah tarafından kentin özellikleri anlatılırken, yaşayanların temizliğe oldukça önem verdikleri de anlatılır. 

Özellikle 1900'ün başlarından 1970'li yıllara kadar sokak temizliğine belediye ayrı, halk ayrı bir özen gösterirdi.

ÖNCE SOKAKLAR SONRA EVLER TEMİZLENİRDİ

Görev her ne kadar belediyenin olsa da, halk da bu görevi paylaşırdı.

Dükkânlardaki esnaf, sabah erkenden kepenklerini kaldırır kaldırmaz hemen ilk iş olarak işyerinin önünü süpürürdü.

Diyarbakır Dicle Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Yusuf Kenan Haspolat, Herkesin ''temizlik imandan gelir'' inancıyla kenti pırıl pırılş hale getirdiğini söylüyor.

Belediyenin görevli ''çöpçü kadınları''nın  küçeleri çalı süpürgeleriyle silip süpürdüğünü, insanların çalı süpürgelerinin hışırtısıyla uyandığını anlatan Haspolat, şöyle devam etti:

''Bu kadınlar, üzerlerine giydikleri şalvarlarını bellerine kadar çeker, ellerindeki kocaman süpürgelerle süpürmeye başlamadan önce hafifçe bir sulama yapalardı ki toz duman kalkmaysın ve insanlar rahatsız olmasın. Süpürüp topladıkları çöpleri küçenin bir köşesine istifler, sonra öteki, daha öteki derken bütün küçelere girer ve işlerini yaparlardı.''

Haspolat, belediye işçilerinin yaptığı temizlikten yetinmeyen kadınların bu kez küçe önünü yıkayıp süpürdüğünü anlattı.

Ev hanımlarının topladıkları çöpleri kapılarının bir tarafına istiflediklerini, küçe (sokak) temizliğinden sonra evlerini gtemizlemeye başladıklarını ifade eden Haspolat, evin içindeki çöplerin tenekeye doldurularak kapı önlerine bırakıldığını ifade etti.

''ÇÖPLER HAMAMDA YAKILIRDI''

Haspolat, Diyarbekir halkının çevre temizliğine oldukça önem verdiğini de belirterek, şunları kaydetti:

''Diyarbakır surları değil beş kilometreyi beş bin kilometreyi bile sarıp sarmalamış olsa idi şehir yine öyle tertemiz olurdu, çünkü bu kültür zenginliği egemendi şehir insanında. Diyarbekir’li temizdi ve temizliği severdi.Öyle olmasa hangi kentte yirminin üzerinde hamam olurdu.

Eşeklerle toplanan çöpler hamama getirilir, külhanında yakılmak suretiyle hem imha edilmiş olur, hem o hamamın suyu ısıtılır ve hem de çevre temizliğine katkıda bulunulurdu.''

20'NİN ÜZEREİNDE HAMAM

Buckingham isimli seyyahın Diyarbakır’da 19. yüzyılda 20’nin üzerinde hamam olduğunu not ettiğini belirten Haspolat, şöyle devam etti:

''Hamamlar konusunda dikkat çeken bir diğer nokta da şehir kapılarının dördünün de hemen yanında hamam bulunmasıdır. Böylece dışarıdan gelenler hangi kapıdan girerse girsin temizlenme imkanına sahip oluyordu. O dönemin şartları içerisinde bu durumun şehri bir kısım hastalıklardan koruduğu söylenebilir. Çöplerin de hamamlarda yakılması önemli bir enfeksiyon kaynağını devreden çıkarmaktadır.'' 

Fotoğraflar: antolojidiyarbakir / Kaynak: Prof. Yusuf Kenan Haspolat