Kurban Bayramını yaşıyoruz. Bayram diyoruz ama bir bayram havası yok. Diyarbakır’da eski bayramlarda böylemiydi deseniz, elbette ki değildi. Bu nedenle bu günkü sohbetimi bayrama ayırdım.
Büyükler için bayramlar manevi sevincin, gönül hoşluğu ve can sağlığı ile bir farzı yerine getirmiş olmanın verdiği manevi huzuru ifade eder. Gençler için ise bayramlar akrabayı ziyaret etmenin sevincini de beraberinde getirir.
Bayram sevinci çocuklarda daha belirgindir.. Fakir, zengin herkesin mutlaka yenilenmiş bir elbisesi, ayakkabısı vardır. Çocuklar için bayram, yeni elbiseye kavuşmanın, tatlıları daha çok yemenin, bayram harçlığı almanın sevincini yaşatır.
Diyarbakır’da Bayram hazırlığı bir ay önceden başlardı. Terzilere gidilir elbise siparişi verilirdi. Kumaş beğenilir, beden ölçüleri alınır ve sıraya konulurdu. Daha sonra provaya gidilirdi.
Bayrama bir hafta kala evlerde hummalı bir çalışma başlardı. Bayram temizliği yapılırdı. Bayrama iki gün kala bayramda yapılacak çörekler için baharatlar ve yemeğe göre de sebze, et, tavuk veya hindi alınırdı.
Bayram akşamı terzilerden yaptırılan elbiseler alınırdı. Bayram akşamı yemekten sonra berbere gider sıraya girilir, Saç ve sakal kesimi yapıldıktan sonra hamama gidilirdi.
Genellikle Melek Ahmet Hamamı, Deva, Vehapağa, Paşa Hamamı, Kadi Hamamı veya Çardaklı Hamamına gidilirdi. Sabaha kadar hamamda yıkanır, dinlenilir. Sabah olunca da bayram namazı için camiye gidilirdi. Bayram namazı kılındıktan sonra mezarlığa gidilirdi. Mezarlıkta rastlanılan, karşılaşılan tanıdık, tanımadık her kesle tokalaşarak bayramlaşır hal hatır sorulurdu. Mezarlıktan sonra doğruca eve gidilirdi.
Evde büyüklerin elleri öpülerek bayramları kutlanır ve annelerin, hanımların akşamdan hazırladıkları yemekleri yemek için sofraya oturulurdu.
Bayram akşamı anneler sabaha kadar uyumaz yemek ve tatlı yapmakla uğraşırdı. Bir yandan dolma oyar, sarma sarar, bir yandan da sulu yemek, pilav, tatlı ve Hoşaf yapardı.
Bayram yemeğinde mutlaka Karacadağ Pirinci ile yapılmış pilav olurdu. Pilavın üzerine de tavuk veya hindi eti didilir, ya da fındık içi ile yağda kızartılmış kuzu kıyması bırakılırdı.
Tatlı olarak ta mevsime göre sütlaç, Nuriye tatlısı, ev baklavası, kadayıf, zerde veya Sargı Burma tatlıları yapılırdı. Kayısı, vişne, elma veya ayva hoşabı mevsimine göre mutlaka vardı.
Anne ve babalar bayram sabahı mezarlıktan dönüldükten sonra, gelecek eş, dost, akraba misafirlerin gelmesini beklerdi. Bayram sabahı erken kalkılırdı. İlk iş olarak da anne ve babaların evine gidilirdi. Bu genellikle önce erkeğin anne ve babasının evi olurdu. Bayramlaşmalar yapıldıktan sonra sofra kurulur yemekler yenirdi.
Bayramın birinci günü aile büyüklerine gidip bayramlarını kutlamayla geçerdi. İkinci gün ise büyükler çocuklarının evine bayramlaşmaya giderdi.
Daha sonara kapı komşu bayramlaşmaya gelirdi. Her bayramlaşmaya gelenlere mutlaka sofra kurulur, yemek yenir, tatlı, çay ve kahve ikram edilirdi.
Büyükler bayramda çocuklara bayram harçlığı vermek için bozuk paraları önceden hazırlardı. Ellerini öper bayram harçlığı alınırdı..
Bayram nedir? Kurban Bayramı'nın anlam ve önemi..
Her yıl kutladığımız, millî, dinî veya özel olarak önemi olan ve kutlanan gün veya günlere neden Bayram diyoruz. Bayramın kelime anlamı nedir?
İrani kökenli olan bayram kelimesi en eski Türkçe örneklerde badram olarak geçmektedir. Kelime Orta Farsça'da paδrām ve aynı anlamda patirām yazımı ile neşe, huzur, mutluluk, sessizlik manasında kullanılmıştır ve pati- (geri, tekrar) ve rāma- (sükûn, barış ve mutluluk) kelime köklerinin birleşmesi ile oluşmuştur. Beyrem veya Mayram olarak da söylenir..
Bugünlerde kutladığımız yaşamaya devam ettiğimiz ve binlerce küçük, büyükbaş hayvanı kurban ettiğimiz kurban ettiğimiz bu bayramın kelime anlamı şöyle:
''Kurbanın; kelime anlamı yaklaşmak ve Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey anlamına gelir. İslam alemi için özel ve önemli bir yeri olan Kurban Bayramı'nın gelişiyle "Kurban Bayramının anlam ve önemi nedir, Kurban Bayramı faziletleri nelerdir?" soruları gündeme gelir. İşte konuyla ilgili detaylar;
Sözlükte “yaklaşmak, Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” anlamına gelen kurban, dinî bir terim olarak, “ibadet maksadıyla belirli bir vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce boğazlamak, ya da bu şekilde boğazlanan hayvan” demektir.
Arapça'da bu şekilde kesilen hayvana udhiyye denilir. İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olmakla birlikte şekil ve amaç yönüyle aralarında farklılıklar bulunur..
Kur'an'da Hz. Âdem'in iki oğlunu Allah'a kurban takdim ettiklerinden söz edilir (el-Mâide 5/27); bir başka âyette de ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir. Ancak Yahudilik ve Hıristiyanlıkta kurban telakkisi bir hayli değişikliğe uğramıştır. Hıristiyanlıkta İsa’nın çarmıha gerildiği ve bunun insanoğlunun aslî günahına karşı Baba'nın oğlu İsa’yı feda etmesi olduğu inanışıyla kurban telakkisi özel bir anlam kazanmıştır.
Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.
Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür.
Zengine malını Allah'ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.''