Diyarbakır'daki Ulu Cami'nin yıllarca Dakyanos tarafından ''hükümdarlık merkezi'' olarak kullanıldığı belirtildi.
Çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Diyarbakır’ın kadim yapılarından biri olan Ulu Camii, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıyan, mimarisi ve geçmişiyle dikkat çeken bir yapı konumunda.
DAKYANOS'UN SARAYI VE ULU CAMİ
Ulu Camii’nin yerinde, bir zamanlar Dakyanos’un sarayı olduğu ifade edilirken, Dakyanos’un saltanatının sona ermesinin ardından yapının yıkıldığı ve yeniden inşa edildiği bildiriliyor.
Yapının, 200 taş sütun üzerine kubbeli olarak inşa edildiği ve 1000’li yıllara kadar geldiği biliniyor. Ancak, Romalılar tadilata izin vermeyince, Melikşah döneminde kalan taşlarla günümüzdeki yapı topluluğu oluşturuldu.
NASIR-I HÜSREV'İN SEFERNAMESİ'NDEKİ İZLER
Ünlü filozof, şair, âlim ve seyyah Nâsır-ı Husrev, Ulu Camii hakkında ayrıntılı bilgilere yer veriyor.
Husrev, caminin kara taştan yapıldığını ve içinde iki yüz küsur yekpare taş direğin bulunduğunu belirtirken, bu taş direklerin üstünde taş kemerler, kemerlerin üstünde ise küçük kemerler olduğunu ve caminin kubbelerle örtüldüğünü anlatır.
Camiinin ortasında ise büyük bir taş havuz ve pirinç bir lüleden berrak su fışkırdığını ekler.
ULU CAMİ KİLİSE DEĞİLDİ
Bugün Mar Toma Kilisesi olarak adlandırılan Ulu Cami'nin kilise olmadığı, Mesudiye Medresesi’nin yerinde, bir zamanlar Mar Thoma Kilisesi bulunduğu bildirildi.
Medresenin dönüştürülmesine rağmen, halen kilise olarak kullanıldığının belirgin biçimde görüldüğü belirtilerek, ''Romalılar, kilisenin ve Ulu Camii’nin tadilatına izin vermemiştir. Mesudiye Medresesi’nin yapımının uzun yıllar sürmesi, bu engellemeleri açıkça ortaya koyar'' deniliyor.
KAYNAKLAR: Hukukçu, avukat, edebiyat ve tarih araştırmacısı Şevket Beysanoğlu / Filozof, şair, âlim ve seyyah Nâsır-ı Husrev'in Sefernamesi / Araştırmacı Mehmet Ali Abakay.