Diyarbakır'da İçkale surlarının dibinde bir zamanlar adına ''Arbedaş direkhana'' diye başlayan türküler yapılan tarihi çeşmenin adının nereden geldiğiyle ilgili ilginç bir hikayesi var.
Yüzyıllardır akan ve serinliğiyle bilinen Arbedaş Suyu'nun tarihi oldukça eskiye dayanıyor. 1526-1527 yıllarında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından onarılan su kaynağı, o dönemden bu yana şehrin önemli simgelerinden biri haline gelmiş. Ancak, günümüzde bu çeşme kurumuş durumda.
ADININ HİKAYESİ
Suyun kaynağında bulunan kitabede, Hüsrev Paşa'nın bu eseri onardığı ve suyun tadının şeker gibi tatlı olduğu belirtiliyor. Ancak Arbedaş Suyu'nun şöhreti sadece lezzetiyle sınırlı değil.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde bu suyun ''gayet soğuk'' olduğundan ve soğukluğunun şiddetinden kimsenin dört taşı birbiri arkasından içinden çıkaramadığından bahsediliyor. İşte bu nedenle suya Arapça ''dört taş'' anlamına gelen ''Erbaa-taş'' adı verilmiş.
İçkale suyunun bir kolu olan Arbedaş suyunun soğukluğu Evliya Çelebi'nin seyhatnamesinde tam olarak şöyle ifade ediliyor:
''Bu su çok soğuk. Havuzuna atılan dört taşı birbiri ardından çıkarmanın mümkün olmamasından dolayı bu su 'Erba'a-taş' (Arapça dört-taş Erbae olarak okunur. Ulbetaş’ın Ulbe'si de dört-taş-soğuk ve büyük anlamına gelmektedir.) Bu nedenle bu su Ulbetaş veya Arba-ataş adını almıştır.
Dört taşı çıkarmaya, yaratılmış bir kişinin gücü yetmez. Onun için erbaa (dört) taş denilen temiz bir sudur. Bu saf su Nasuhpaşa Meydanı semtinde içkale duvarına bitişiktir.''
SUYUN GÜZERGAHI
Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle 1531 yılında Hüsrevpaşa tarafından onarılan Arbedaş havuzundaki su Dabanoğlu Mescidi’ne, oradan da Nasuh Paşa, Bıyıklı Mehmed Paşa, Arap Şeyh Camilerine ve Yeni Kapı Hamamı’na aktarılıyordu.