Diyarbakır'ın sanat ve kültürel hayatında önemli yer tutan ve 1967'de perdelerini açan şehir tiyatrosu bir yıl ayakta kalabildi
Diyarbakır'ın sanat sahnesinde önemli bir yere sahip olan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu, kurulduğu 1966 yılından bu yana kentin kültürel hayatına büyük katkılarda bulundu. Ancak, tiyatronun hikayesi yalnızca sahne ışıklarının altında yaşanan başarılarla değil, aynı zamanda zorluklarla doludur.
TİYATRONUN DOĞUŞU
Diyarbakır Dağkapı'da yer alan Halkevi, kurulduğu 1930'lu yıllardan, Demokrat Parti tarafından kapatıldığı 1950 yılına kadar kültür ve sanat alanında önemli faaliyetler yürüttü.
Tiyatronun yanı sıra sinema gösteriminin de yapıldığı halkevindeki kültür ve sanat etkinliklerine yönelik ilgi, yeni tiyatro salonlarının açılmasını teşvik etti.
''BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN'' İLE BAŞLADI
Diyarbakır'da 1966 yılı sonlarına doğru Diyarbakır Tiyatro Kurma ve Yaşatma Derneği’nin çabalarıyla Diyarbakır Şehir Tiyatrosu kuruldu. 4 Şubat 1967 tarihinde Cevat Fehmi Başkurt’un ''Buzlar Çözülmeden'' adlı oyunu ile perdelerini açtı.
Bu oyunun sahnelenmesiyle birlikte tiyatroya, halkın ilgisi daha da arttı.
''Buzlar Çözülmeden'' 54 kez sahnelenirken, diğer oyunlar sırasıyla Jean Paul Sartre’ın ''Mezarsız Ölüler''i 24 kez, Rıfat Ilgaz’ın ''Hababam Sınıfı'' 66 kez, Orhan Kemal'in ''72. Koğuş''u yaklaşık 40 kez izleyiciyle buluştu.
COŞKUYLA BAŞLADI, ACIYLA BİTTİ
Her başarı hikayesi gibi Diyarbakır Şehir Tiyatrosu da zorluklarla karşılaştı. Başarılı çalışmalar, maddi kriz nedeniyle sekteye uğradı.
Tiyatro, kira ödemelerinde zorluk yaşamaya başladı. O dönemin aydınları, 5 liralık dernek aidatlarını ödeyemez hale geldi. Aidat toplamaya giden arkadaşlar, birçok kez eli boş döndü. Bu durum, tiyatro için en acı verici anlardan biriydi.
Sonuç olarak, 1968 yılında 80 kişilik Oda Tiyatrosu kapılarını kapatmak zorunda kaldı.
Diyarbakır’da kurulan ilk tiyatroya değinen merhum Türkçe Yayınlar Müdürü ve tiyatro oyuncusu Recep Acay, verdiği bir röportajda tiyatronun önemini ve yaşadıkları zorlukları şöyle dile getirmişti:
''Tiyatro etkinliğinin Diyarbakır’daki yeri çok eskilere dayanmaktadır. Bizden önceki büyüklerimiz tiyatro olgusunu ellerinden geldiğince yaşatmaya çalışmışlardır. Bizler de onların bıraktıkları yerden, onlardan esinlenerek sürdürmeye çalıştık.''
KAYNAK: Prof. Yusuf Kenan Haspolat /Diyarakır Dicle Üniversitesi öğretim üyesi