Diyarbakır, tarih boyunca aşiretlerin de yerleşmek için tercih ettiği bir yer oldu.
Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginliklerinin yattığı Diyarbakır, yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim bir şehir.
Şehrin derinliklerinde saklı kalan ve gün yüzüne çıkmamış birçok sır arasında, 31 aşiretin yaşadığı ve birbirleriyle iç içe geçmiş karmaşık bir sosyal yapı da bulunuyor.
ARŞİVİN GİZLİ SAYFALARI
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan belgeler, Diyarbakır'daki aşiret hayatına dair çarpıcı detayları gün yüzüne çıkarıyor.
''Aşiret'', ''taife'', ''kabile'' gibi farklı isimlerle anılan bu toplulukların, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yerleşik hayata geçirilmeye çalışıldığı anlatılıyor.
Şammar, Tay, Şarabi gibi bugün bile kulağa tanıdık gelen isimler taşıyan bu aşiretler, Diyarbakır'ın sosyal ve siyasi yapısını şekillendiren önemli aktörler olmuşlar.
DÖNEMİN VALİSİNDEN DÖNÜŞTÜRÜCÜ ÇALIŞMALAR
Arşiv belgelerinde, Diyarbakır'da vali olarak 1868-1875 yılları arasında görev yapan Kurt İsmail Paşa'nın, göçebe aşiretlerin yerleşik hayata geçirilmesi konusunda önemli adımlar attığı yer alıyor.
Paşa'nın göreve başladığı dönemde Diyarbakır'da yerleşik hayata geçmemiş birçok göçer aşiret bulunduğu ve bu aşiretlerin yerleşik halka zarar verdiği ifade edilirken, bu durumun bölgede huzursuzluklara yol açtığı kaydediliyor.
AŞİRETLERİN YAŞAMI
Arşiv belgelerine göre, Diyarbakır'da yaşayan aşiretlerin toplam nüfusunun yüz bini aştığı tahmin ediliyor.
Bu aşiretlerin bir kısmı vilayetin yerlisiyken, bir kısmının da Halep ve Bağdat gibi uzak diyarlardan gelerek Diyarbakır'a yerleştikleri belirtiliyor.
Bu toplulukların kendi içindeki hiyerarşileri, gelenekleri ve yaşam biçimleri, günümüzde neredeyse tamamen unutulmuş durumda.
Belgelerde, Diyarbakır'daki aşiretlerin hikayesinin, sadece tarih meraklılarının değil, aynı zamanda bölgenin kültürel kimliğini anlamak isteyen herkesin ilgisini çekecek nitelikte olduğu da bildirildi.
KAYNAK: Prof. Oktay Bozan