DİYARBAKIR

Diyarbakır'ın ayrıcalıklı makamıydı

Diyarbakır kadılığına atanacak kişiler, belli bir aşamadan geçen kadılar arasından titizlikle seçilirdi.

Abone Ol

İRFAN GÖZEN

Diyarbakır, tarih boyunca adalet hizmetlerine büyük önem verilen bir şehir oldu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de bu önem devam etmiş ve Diyarbakır kadılığı, en kıdemli hakimlerin görevlendirildiği, yüksek statülü bir makam haline geldi. Öyle ki, 16. asırdan itibaren Diyarbakır kadılığı, ''mevleviyet - büyük kadılık'' payeli kadılıklar arasına girdi.

DİYARBAKIR YÜKSELMENİN BASAMAĞIYDI

Tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Diyarbakır kadılığının, Osmanlı yargı sisteminde önemli bir yere sahip olduğu belirtilerek, şöyle deniliyor:

''16. yüzyıl ortalarından 17. yüzyıl sonlarına kadar İstanbul Eyüp ve Üsküdar kadılığından alınan kadılara Diyarbakır kadılığı verilirdi. Diyarbakır'dan azlolunan kadılar ise Filibe ve Bağdat kadısı olarak atanırlardı. Bu durum, Diyarbakır kadılığının, kariyer basamaklarında yükselmek isteyenler için önemli bir durak olduğunu göstermektedir.''

TECRÜBE VE LİYAKATIN ADRES; DİYARBAKIR

Diyarbakır kadısı olmak için ülkenin değişik yerlerinde tecrübe kazanmak gerektiği ifade edilerek, şu ifadelere yer veriliyor:

''Sinaneddin Yusuf Efendi'nin yükselme serencamına bakıldığında; Bursa Emir Sultan medresesi, 1593'te Muradiye, 1596'da Çorlu'da Kanuni Sultan Süleyman müderrisi, 1599'da Bursa sultanisi müderrisi oldu. 1600'da Eyüp kadısı; 1601'de Yenişehir, 1602'de Manisa, 1605'te Filibe, 1609'da Diyarbakır kadısı oldu. Bu örnek, Diyarbakır kadılığına atanmanın ne kadar tecrübe ve liyakat gerektirdiğini açıkça ortaya koymaktadır.''

YÜKSEK MAAŞ, YÜKSEK STATÜ

Diyarbakır kadılarının, Osmanlı'da en yüksek maaş alan bürokratlar arasında yer aldığı ifade edilerek, Diyarbakır kadısının günde 500 akça maaş ve yılda 800.000 akça tahsis