İsrail, diken üstünde olan Ortadoğu cehennemine sürekli odun taşıyarak ateşin harlanmasını sürdürmek istiyor. Hizbullah örgütünün Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın hava bombardımanıyla öldürülmesi bölgenin ateş çemberine dönmesinin temeli de böylelikle atılmış oldu.
Ortadoğu’da sular bir türlü berraklaşamıyor. Bulanık sularda balık avlar misali her şeyi sık dokuyan İsrail, geçtiğimiz gün Beyrut’un güneyine 40’tan fazla saldırı düzenledi. Hizbullah’ın ana karargahının da içinde yer aldığı hava saldırıları sırasında, Genel Sekreter Nasrallah ve birçok üst düzey yönetici yapılan açıklamalara göre hayatını kaybettiği yönünde.
İsrail, tüm savaş aparatlarını kullanmaktan kaçınmıyor. Özellikle teknoloji alanında ortaya koyduğu strateji herkesi şaşkına çevirdi. İsrail, teknolojik üstünlüğünü ispatlarken, bir bakıma kendisini tehdit eden örgütlere de ‘’Ben her yerdeyim. Gözüm üstünüzde’’ mesajını vermek istiyor. Gazze’de yüzbinlere varan Filistinlilerin kuzeye doğru kaçarak boşaltılan alan şu an itibariyle tamamen İsrail ordusunun hakimiyeti altında.
Gazze’de istediğini her defasında aldığını açıklamaktan kaçınmayan İsrail’in uzun süreden beri Lübnan Hizbullah’ını hedefine koymuştu. Nihayet son birkaç günden beri hava ve alan saldırılarıyla istediğini gerçekleştiren İsrail’in asıl hedefi olan Nasrallah’ın öldürülmesinin akabinde bu kez oklarını başka alanlara yönlendireceğinin ayak sesleri yavaş yavaş duyulacağını görmek mümkün. İsrail’in asıl amacı bu bölgelerden ziyade İran’ı savaş alanına çekmek olduğu gözden kaçmıyor. İran ile şu anda direkt karşı karşıya gelmemesi, bu ülkenin olaylara temkinli yaklaşımından kaynaklandığı biliniyor.
İsrail Başbakanı Netenyahu’nun, savaşın bütün argümanlarını kullanacaklarını her defasında tekrarlaması, kafalarda Ortadoğu’yu ateş çemberinin içine çekmesi anlamını taşıdığı da bilinenler arasında ilk sırayı almaktadır. Bir soykırım planı uygulanıyor. Bu planın ilk ayağı Filistin topraklarını insansızlaştırarak ilhak etmekti. Bundan da istediğini almışa benziyor. Netenyahu adete Hitlerin Yahudilere uyguladığı soykırım politikasını hayata geçirmişe benziyor.
Filistin ile bir türlü Anayasasını oluşturamayan ve birçok örgütün hüküm sürdüğü Lübnan’ı istediği rotaya yönlendirdikten sonra İsrail bu kez Suriye’ye yönelmemesi içten değil. Golan Tepelerinin kontrolünü tamamen elde etmek için her türlü yolu mübah sayacak. İsrail’in yetersiz olan toprak parçasına yenilerini eklemek için gerekirse Lübnan’ın birçok alanını da kendi topraklarına katacak. Bu konuda İsrail’in gözü kara lideri Netenyahu gerekirse İran’ı da ateş çemberinin içine katmaya çalışacak. Bunu yapması demek, ABD ile batılı ülkelerin de Ortadoğu politikalarında değişikliğe gitmesi anlamını taşır.
Gelen haberlere göre İsrail’in el altından Mısır ile de temas kurduğu yönünde. Buradaki amaç Mısır ile Türkiye’nin sıcak ilişkiye geçmesini istememesi. Yani Türkiye’yi denklemin dışında tutmak. Aslında Mısır halen 6 gün savaşlarının etkisinden kurtulamadığını İsrail’e karşı belirlediği dış politikadan anlaşılmıyor değil.
İnsan düşünmeden edemiyor. İsrail’in son birkaç ay içinde Ortadoğu’yu bu denli insansızlaştırmasına yönelik soykırım politikalarını Hitlerden mi esinleniyor. Yoksa Hitler dirildi de Netenyahu’nun bedeninde hayat mı buldu diye.