2010 yılı Anadolu’da yeni açılmış bir tıp fakültesinin acilinde bir doktoru arıyorum. İhaleden sonra cihaz teslimatı bitmiş. Prosedüre göre Sorumlu doktor, bir satınalma müdürü ve idareciden oluşan 3 imzayı tamamlayıp muhasebe birimine verince işlem bitecek, ödeme çıkacak. Nöbetçi doktor acile gitmiş onu arıyorum. O sırada acile trafik kazasında yaralanmış 3 yaralı geliyor, birinin durumu ağır. Acilde bulunan bir pratisyen hekim hafif yaralının kaşı açılmış dikiş atmaya çalışıyor. Ancak hafifte olsa yara kanamaya devam ediyor. Genç doktor panik içinde uzman doktor gelip soruyor. “İntörn iken (6 sınıf) hiç dikiş atmadın mı” diye soruyor. Sonra biraz kızarak, Yaşlı hastabakıcıya “gel sen sutur at” diyor. Genç doktora sende izle. Ortalık sakinleşince doktor odasında imzayı atıyor. Çay ısmarlayınca aynı hastabakıcı bize çay getiriyor. Kimseyi rencide etmemek için o personele Mustafa Efendi diyelim.
Doktor anlatıyor; Hastabakıcı Mustafa emekliliği yaklaşmış. İlkokul mezunu halen temizlik kadrosunda. Doktorlara kendini sevdirince günümüzde erkek hemşireler gibi tecrübe kazandı. Temizlik işlerini artık yaptırmıyoruz. Adeta doktorların eli ayağı oldu. Uzman Doktor onu övdü. Azalan serumu değiştirmek, Sonda takmak, dikiş atmak onun için çocuk oyuncağı emekli olursa personel eksiğimiz var. Birçok işimiz aksar diyor. Buradan çıkardığımız sonucu Diyarbakır’dan bir Doktor arkadaş güzel özetlemişti. Her şehirde üniversite açılmasının sonuçlarını görüyoruz. Asgari ücretli avukat, öğretmen, mühendis, hemşire, veteriner, diş hekimi, doktor daha çok göreceğiz. Binadan ibaret olan üniversitelerden mezun olanlarda maalesef işsiz ordusuna katılıyor.
Bu görseli bir sağlık görevlisi yayınlamıştı. Başka bir cerrah şöyle yorumladı. “Başarılı bir işlem, ancak etik değil.”
Önce 1985 de İlaç tanıtım personeli 1990 senesinde Bir İlaç firmasında bölge müdürlüğü yaptım. Son on yılım genetik ve onkoloji laboratuarlarına cihaz tanıtım yapıp ve kurulumu yapan 75 personeli yönettim. Bu gurubun içinde çok iyi eğitim görmüş yaklaşık 20 kişi olan doktor ve biyologlardan oluşan çekirdek kadroyu yönettim artık emekliyim. Bir iki kelam etme hakkım vardır. O yıllarda 11 Tıp fakültesi vardı. hep kaliteli mezunlar verdiler. Özellikle Hacettepe Tıp, İstanbul Tıp, Cerrahpaşa Tıp önde gelen eğitim kurumlarıydı.
Emekli olmadan önce asıl mesleğim de değildi, kurslar görerek. Son 10 yılımda Tıbbi cihaz bölümüne geçtim. Sonradan açılan bir tıp fakültesinde isim vermeyeyim. Genetik bölümüne DNA İzolasyon cihazı ve Sekanz cihazı kurulacaktı. Tıp bilgisi olmayanlar için kısa bir açıklama yapayım. Önce DNA elde edip, Sekanz cihazına yükleme yapacağız karmaşık bir kaç işlemden sonra DNA da hangi kanser türü var Fısh problarından anlayacağız. Sadece cihazı ilgili ana bilim dalındaki yaklaşık 10 doktora anlatma ve uygulama eğitimimiz. Bir hafta sürerdi. Teknik ekip 2 biyolog, 1 yazılım mühendisi 1 laborant Anadolu'nun bir kentine gittik. 2012 senesi Biyolog personelden biri kural gereği üretici firma Almanya Berlin'den gelmişti. Teknik şef olarak aşamalara bakacak. Aynı zamanda anlaşmayı yeni imzalamıştık. Yeni Distribütör firma olarak bu işi yapabilecek kalifiye personelimiz varmı diye rapor yazacak. Ben idari yönetici olarak başlarındayım. Üretici firma Biyologunun elinde Kalite kontrol için check listesi var. Onları var veya yok diye işaretledi. Laboratuarınızda şu sistem var mı, yardımcı cihazların kalibrasyonları yapılmış mı, Uluslararası sertifikasyonları var mı dedi. Testte kullanılan Distile yani arıtılmış suyu bile test etti. Ana Bilim dalı başkanı olan Profesöre döndü şu açıklamayı yaptı: Laboratuarınızın şartlarında bu testi yapacak olanaklar yok. Bu cihazı kurarsak yanlış sonuçlar verirsiniz. Markamıza ve şirketimize zarar verir. Biz bu sorumluluğu alamayız. Alman firması genel müdüründen olur alıp, para kazanacağı bir cihazı kurmaktan vazgeçip geri gittiler ve Distribütörlüğümüzü bizden geri aldılar. Bu arada KİK (Kamu İhale Kurumu) tarafından firma bir yıl boyunca ihale yasaklısı olacaktı. Bizde sizin kurumu şikâyet ederiz denince. Cihazı onlar reddetti.Böylece İhale ikinci istekli firmaya verildi. Doğru olan davranış buydu.
Basite indirgersek Mutfağı olmayan bir ev yaparsak, o evde yemek pişiremezsiniz. Gastronomi okumamışsanız dünya mutfağından örnekler yapamazsınız. Diyarbakır şivesiyle söyleyelim. "Ancak karışık sebze şorbesi yaparsız” O yemekte de kalibrasyonu yani her gün aynı tadı tutturmazsınız.
İnsanların da kalite kontrolü olsaydı. İşe girecekler için elimizde check listesi olsaydı. Mesleği ile ilgili sorular sorsaydık. İmar işleri müdür olacaksa: “Şehir ve bölge planlaması okudun mu?” diye sorulsaydı iyi olmazmıydı. Kalabalık bir şirkette çalışan bir İnsan Kaynakları Uzmanını gözleyin. Bu özelliklere haiz mi bir bakın.
Hadi bir check listesi yapalım. İ.K. uzmanı Olabilmek İçin Gereken 8 Özellik vardır.
1 - İnsan kaynaklarında uzmanlık ve bilgi birikimi. ...
2 - Başarılı bir iletişim yönetimi. ...
3 - Zaman yönetimi ve öz disiplin. ...
4 -İK uzmanı ve liderlik yeteneği. ...
5- İK uzmanı ve güçlü çatışma yönetimi becerileri. ...
6 - Cesaret ve dürüstlük. ...
7 - Güçlü etik anlayışı ve güven.
Patenti bana ait bir espriyle noktayı koyalım. Deveye demişler niye boynun eğri, nerem doğru ki demiş. Doktor kadromuz eksik, ortopedi uzmanımız yok, onun yerine cerrah geldi. Çok korkuyorum önümüz kurban bayramı beni kesmesinler!