Fırın kuyruklarında sıra beklerken evin çocukları izdihamdan dolayı çok eziyet çekerdik.
Sıra beklerken kendilerinden büyük çocukların sıralarını zaptetmesi ve bu arada kaba kuvvet göstermeleri de olurdu.
Çocuklar ekmek piştikten ekmekleri teşte (leğen) özenle dizer ve üstüne temiz bir örtü örter sonra büyük bir neşe içinde evin yolunu tutardı.
Ekmekle eve dönerken en ilginç ritüel ise sokakta karşılaştığımız yaşça büyük birinin önünde eğilip ona sıcak ekmek ikram etmekti. Bu görevi her çocuk mutlaka yerine getirmeye kendini zorunlu görürdü.
Bu konuda aileler çocuklara önceden icazet vermiştir, yani olumlu yönde tembihlemiştir. Zira bu bir Diyarbakır geleneğidir.
Normal günlerin dışında dini bayramlardan önceki günlerde özellikle bayram akşamları fırınlar çok kalabalık ve renkli geçerdi.
Bayram çöreği hamurlarının olduğu teştler (leğen), fırının ortasında bulunan geniş ahşap tezgahlarda sıraya dizilir ve bu sıranın bozulmasına fırıncı asla müsaade etmezdi.
Ailelerin büyük bir kısmı bayramdan birkaç gün öncesinden, kalabalıklara kalmamak için çörekleri fırına erken zamanda göndermeye itina gösterirlerdi.
Buna rağmen yine de bayram akşamları yoğun ve kalabalık olurdu fırınlar. Bazı bayram geceleri saat 2-3'lere kadar fırında kalmaya mecbur kalınırdı.
Diyarbakır‘da eski yılların Ünlü fırınları
Diyarbakır’da eski yılların ünlü fırınları ve bu fırın sahipleri mevcuttu. Mahalle fırıncılarının en tanınmışı Sefa Camii'nin olduğu mahallenin ünlü fırıncısı Hacı Süleyman Soydamal amcamızdı.
Mahallenin sakinlerinden olan ve herkesin tanıdığı ve saygı duyduğu, dede ve baba dostu bir şahsiyetti.
Yanındaki elemanlarla birlikte çalışan gayretli bir insandı. Mahallede iki fırının sahibi, hali vakti yerinde olarak uzun yıllar hizmet verdi.
Lala Kasım Bey Camii mahallesinde Tümesin Fırını
Kendisi Hristiyan olduğu için Thomas olan ismi halk tarafından Tümes diye çağrılan ünlü fırındı. Tümesin Fırını, Meryemana Kilisesine yakın Süryani halkın oturduğu mahalleye yakın konumdaydı.
Dört Ayaklı Minarenin hemen yanında Hacı Mecit’in sahibi olduğu bir fırın vardı. Aslen Bitlis kökenli olan Hacı Mecit ve evlatları Nusret ile Refik bu mesleği devam ettirmiş ve bu aile daha sonra Ekmekçiler soy ismini almıştır.
Yine bu yere çok yakın olan Hançepek semtinde Selim Ağa'ya ait olan Çırık fırını vardı. Çırık suyu denilen bir kaynak suyun aktığı çeşmenin hemen yanı başında olduğu için bu fırına Çırık Fırını denilirdi.
Ulu Caminin karşı sokağında Çifte Han'ın diğer ismi ile Borsa Hanı'nın karşısında da Mecit Ağa Fırını bulunurdu. Bu fırının sahipleri ise aslen Cizreli olan Mecit Ağa ve Selim Ağa isimli kişilermiş.
Bu fırın halen aynı isimle ve aynı mekanda faaliyete devam etmektedirler.
Çarşı esnafının, çarşıda mevcut kebapçıların ve sair aş evlerinin, kahvaltı salonlarının alışveriş yaptığı bir fırındı.
Bu fırının ekmeği çok lezzetli olurdu. Ekmek fırından çıkar çıkmaz bir fırça ile ekmeğin un tozu alınır ve yine ekmek sıcakken sulandırılmış unlu bir bulamaçla ekmeğin üstüne bir cila çekilirdi.
Diyarbakır’ın Çakıl Ekmeği
Halkın Çakıl Ekmek ismini verdiği bu ekmeğe tırnakla değişik geometrik şekillerle nişan konulurdu.
Evliya Çelebi; Diyarbakır, Bitlis, Tebriz'de beyaz katmerli gül gibi olan Çakıl Ekmeği'ni de pek över seyahat anılarında. Çakıl Ekmeği doğu memleketlerine özgü bir üretim tarzıdır.
Ekmek iyi pişsin diye ve ayrıca eski zamanlarda çok yoğun ekmek üretimi olduğunda dolayı ve ayrıca ekmeğe nişan koyma zahmetinden kurtulmak amacı ve pratik olması bakımından İran'da fırınların altına iri çakıl taşları döşenirmiş.
Bu adetin Sefevilerden Diyarbakır'a geçtiği kanaati hakimdir.
Hamur fırında pişerken çakıl taşları hamurda derin bir çukur bırakırdı. Yani ekmeği şekillendirirdi.
İşte bundan dolayı bu ekmeğe Çakıl Ekmeği denilmiş.
Saraykapı'da mahalle içerisinde Yüksek Fırın, yine Saraykapı'da Salih Birinci Fırını ayrıca Dağkapı'da Çelenkler Fırını, Çiftkapı'da Feyzi Temiz Fırını, ayrıca şehrin bir çok yerindeki mahalle sokak ve çarşıda fırının sahiplerinin isimleri ile anılan irili ufaklı fırınlar da bulunurdu.
Kaynak: Halit Ötük