DİYARBAKIR

Narin'in adı İstanbul'daki alfabede

Diyarbakır'ın Tavşantepe Mahallesi'nde kaybolduktan 19 gün sonra öldürülmüş halde bulunan Narin Güran'ın adı artık, o alfabede yar alacak.

Abone Ol

Sanatçı Ahmet Güneştekin'in İstanbulArt Feshane'de açtığı ve 6 ay boyunca sanatseverler tarafından ziyaret edilebilecek 'Kayıp Alfabe' sergisinde, Diyarbakır'da öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran ve Van'da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Üniversite Öğrencisi Rojin Kabaiş'te unutulmadı.

 

Sanatçı Güneştekin, sergiye ismini veren "Kayıp Alfabe" bölümünde hem Narin hem de Rojin'in ismini açtı. Ülke genelinde faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş veya kayıp olanlarla ilgili bölümde Diyarbakır'da kaybolduktan sonra cesedi bulunan ve kim tarafından, neden öldürüldüğü hala netleşmeyen Narin Güran'ın adı da yaşatılıyor. "Narin Oyuncak Evi" başlığıyla bu bölümde yer alan tabelanın hemen arkasında yine Diyarbakırlı olan ve Van'da okurken, şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş'in ismi "Rojin Kabaiş Kütüphanesi" ile yer alıyor. Güneştekin, açılışı yapılan sergide bu iki isme bir kez daha vurgu yaptı. 

Diyarbakır, İzmir ve son olarak İstanbul'da açtığı sergi ile toplumsal olaylara farklı bir bakış açısı sunan ve yaşanan olayları eserleri ile gelecek nesillere taşıyan sanatçı Güneştekin, çalışma felsefesini şu sözlerle ifade ediyor:

"Sanatçı zamanın tanığı olan kişidir. Tanıklık ettiği yıkımları, savaşları, zulmü, adalet ve hukuktaki yetersizligi belgeleyen kişidir ve bunu sanat aracılığıyla bugünkü zamana ulaştıran kendi çağının vakanüvisleridir. Yaşanan bir günaha tanıklık etmişse tarafsız olma veya görmezden gelme gibi bir eylem sanat ve sanatçı kavramının çok uzağındadır. Sanat içinde halk varsa ve izleyici sınıflandırılmamışsa sanattır. Sanatın varoluş nedeni aynı kalamaz, ancak hiç değişmeyen bir gerçeği yansıtma niteliğine de sahiptir. Bu nedenle sanat, verili bir anda yaptığımız tanımdan her zaman daha fazlasını kapsar. Belli bir zamanın düşüncelerini, isteklerini, gereksinimlerini, umutlarını yansıttığı ölçüde sanat daima insanı temsil edecektir.
‘Tufan Çağı’ eserim yaşadığım bu dönemde yarım asırın üstünde tanıklık ettiğim karanlık günahların tanığıdır. Bu eserimi, meydanlarda ifade özgürlüğüne karşı gösterilen sert müdahalelerin ve toplumun demokratik eylemlerinin karşısında  bir duvar gibi durulmasını eleştiren bir belge olarak tarihe bırakıyorum."