Kimi zaman ise alıcı bulamayan ürünler tarlada çürümeye terk ediliyor ya da bedava dağıtılıyor. Peki, ne oldu da bereketli topraklarımız böylesine bir krizle baş başa kaldı?
Tarımda çalan alarm zilleri hükümetin kulağına ulaşmıyor gibi. Sokaklara dökülen ürünler, sadece çiftçilerin umutsuzluğunu değil, aynı zamanda devletin tarımı desteklemedeki başarısızlığını da ortaya koyuyor.
Çiftçinin elinden 5 liraya çıkamayan ürün, pazarda 7-8 katı fiyata satılabiliyor. Bu büyük çelişkinin ardında yatan gerçekler ne?
Türkiye, tarım açısından oldukça verimli topraklara sahip bir ülke. Ancak, bu potansiyelin büyük bir kısmı ne yazık ki günümüzde heba ediliyor. Yıllar içinde, “Paramız var ki ithal ediyoruz” gibi söylemlerle tarımsal üretim yönetilmeye çalışıldı.
Çiftçi eylemleri, onların yaşadığı ekonomik sıkıntıları ve devletin tarımı desteklemedeki yetersizliğini gözler önüne seriyor.
Gelecek yıl çiftçilerin ürün ekmeyi bırakacağı endişesi ise kapıda. Bu durum fiyatların daha da yükselmesine ve halkın temel gıdaya erişiminin daha da zorlaşmasına yol açabilir.
Türkiye, tarımda dışa bağımlı hale gelmiş durumda ve bu, tarımsal potansiyelimizi nasıl kaybettiğimizin açık bir göstergesi. Bereketli topraklara rağmen, çiftçiler desteklenmediği ve teşvik edilmediği için bu potansiyel değerlendirilemiyor.
Kooperatifleşmenin eksikliği, Türkiye'nin tarım sektöründeki bir diğer büyük sorunu. Oysa kooperatifler, çiftçilerin güçlerini birleştirerek daha iyi fiyatlar elde etmelerine yardımcı olabilir. Ancak, bu yapı Türkiye’de ne yazık ki yeterince gelişmemiş durumda. Bu eksiklik, çiftçileri daha da büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin tarım sektörü ciddi bir krizle karşı karşıya. Çiftçiler artık sadece üretim değil, geçim mücadelesi veriyor.
Eğer bu sorunlara kalıcı çözümler bulunmazsa, gelecekte daha büyük ekonomik ve sosyal sorunlarla yüzleşmemiz kaçınılmaz olacak.