Genel

Şeyh Sait ve 46 arkadaşının mezar yeri ile ilgili çarpıcı iddia

Abone Ol

Özgür Ayaydın

Diyarbakır’da, 1925 yılında idam edilen Şeyh Sait ve 46 arkadaşının mezar yerleri ile ilgili açılan dava ret edilirken, Araştırmacı gazetesi Süleyman Çevik  çarpıcı bir iddiayı gündeme getirdi. Çevik, Şeyh Sait ile birlikte idam edilen Şeyh Şemseddin Bukarki’nin cenazesinin 1930 yılında kız kardeşi tarafından gömülü yerden alınıp köyde defin edildiğini söyledi. Diyarbakır Barosu ise, Ankara İdare mahkemesinin verdiği ret kararını yürütmeyi durdurma istemiyle İstinaf mahkemesine taşıdı. 

Nubihar dergisinin Genel yayın yönetmeni olan Araştırmacı gazetesi Süleyman Çevik, sosyal medya paylaşımında, Şeyh Said beraber idam edilen 46 kişiden biri olan Şeyh Şemseddin Bukarki'nin cesedinin 1930 yılında kız kardeşi Rukiye Hanım tarafından Dağkapı’daki gömülü yerden alınıp Silvan’ın Kamışlı (Şimdi Bismil’e bağlanmış) köyünde defnedildiğini belirtti. Çevik, “İlginçtir, bu nakil olayı şimdiye kadar pek gündeme gelmemiş? Bu durumda devletin Şeyh Said dönemi, öncesi ve sonrasında idam edilenlerin mezar yerler belli değil tezi çürüyor. Demek yerler biliniyor. Valilik izniyle yapılan bu nakil için yüklü miktarda para verildiği söyleniyor. Mağdur aileler bu örnek üzerinden haklarını arayamazlar mı?” dedi. 

Baro, İdare mahkemesinin ret kararını İstinafa taşıdı

Diyarbakır Barosu, Şeyh Said Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği ile Şeyh Said’in torunu ve vasisi Kasım Fırat, 1925'te 46 arkadaşıyla birlikte idam edilen Şeyh Said’in mezar yerinin tespiti için açtıkları dava mahkeme tarafından İçişleri bakanlığının “bilgi ve belge yok” gerekçesiyle reddedilmişti. Diyarbakır  Barosu, Ankara 5. İdare Mahkemesinin ret kararını yürütmeyi durdurma istemiyle İstinaf mahkemesine taşıdı. Baro Yönetim kurulu üyesi mehdi Özdemir, bu konuda şöyle konuştu:

“Mahkemeden, devletin bütün ilgili kurumlarından bilgi ve belge istemesini ve araştırmasını istedik. Mahkeme buna kayıtsız kaldı ve sadece İçişleri Bakanlığından gelen iki cümlelik yazı ile davayı reddetti. Yürütmeyi durdurma istemiyle davayı İstinafa taşıdık. Bununla ilgili AİHM’in iki ihlal kararı var. Hayatını kaybeden kişilerin yakınlarının  mezar yerini bilme hakkı vardır. Aile hakkına saygı bakımından iki ihlal kararı verdi. 98 yıldır devam eden mağduriyet varsa ve devlet tarafından giderilmemişse, bu mezar yerine ilişkin olarak en azından bir araştırma yapıp nerede olduğun tespit edip ailelerine bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmek zorundasın. Bilerek, isteyerek bilgi vermekten kaçınarak gerekçesiz karar verdiler.”