Bir kez daha, futbol sahalarında yaşanan şiddet olayları, gerçek sporun gölgesinde karanlık bir iz bıraktı.
Diyarbekirspor ile Bursaspor arasındaki mücadele, futbolun heyecanı yerine, şiddetin acı hatıralarını zihinlerimize kazıdı. Gerginlik, adeta maçın bir parçası gibi izleyicilere sunuldu. Ancak şimdi, sahadaki gerginliğin ötesinde bir değerlendirme yapma zamanı geldi.
Bursa'da oynanan ve şiddetin konuşulduğu bir etkinliğe dönüşen maçta uçan tekme ile saldıran ve görüntülerde de yer alan Mustafa Genç'in yaptığı kabul edilemez harekettir. Bu sadece spor değil, insanlık adına da kara bir leke olarak hafızalarda yer edindi. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, bu olaya öncülük eden ismin ceza almadığına şahit olmak, büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Bursaspor Kulübü'nden 7 futbolcunun disipline sevk edilmesi, adil bir adım olarak görülebilir, ancak asıl sorun, başroldeki ismin cezasız kalmasıydı. Spor sahalarında şiddetin yeri olmadığı açıkken, bu tür olaylara karışanların hesap vermemesi, adalet duygusunu zedeledi.
Asıl düşündürücü olan ise çifte standartlar. Bir durumu düşünelim: Eğer roller ters olsaydı ve Diyarbekirsporlu bir oyuncu, Bursasporlu bir futbolcuya benzer bir hareket yapmış olsaydı, neler olurdu? Tahmin edebileceğiniz gibi, tepkilerin dozu çok daha yüksek olurdu. Çifte standartlar, maalesef sporun içinde varlığını sürdürüyor ve bu son karar da bu çifte standartların bir yansımasıdır.
Futbol sahaları, sadece oyunun ve rekabetin değil, aynı zamanda fair-play ve saygının da temsil edildiği yerler olmalı. Ancak ne yazık ki, şiddetin gölgesinde kalan bu olaylar, sporun ruhunu zedeliyor.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı karar, insanların yaptıklarının sorumluluğuyla yüzleşmesi gerektiği gerçeğini göz ardı etmiş gibi duruyor. Bu tür olaylarda cezasızlık algısının oluşmaması için TFF'nin bu kararı tekrar gözden geçirmesi ve adil bir sonuca varması gerekiyor.
Futbol sahaları, sadece futbolun değil, aynı zamanda sporun temel değerlerinin yaşatıldığı yerler olmalı. Şiddet, hiçbir zaman kabul edilemez ve bu tür olaylarda adaletin sağlanması, sporun geleceği için önemli bir adım olacaktır.
Umarım sporun güzellikleri, yaşanan bu tür olumsuzlukların üstesinden gelerek tekrar öne çıkar ve sahalar yeniden gerçek anlamda sporun ve fair-play'in temsilcisi haline gelir.