Beyaz ekmek özleyeceğim seni! Kepek ekmek geldin buralara kadar madem, hoş geldin. Balcım ve kaymakçım seni çok severim bilirsin ama bir süre kendimi dinlemeye ihtiyacım var. Hurmacım güzelsin, hoşsun, uzun bir süre de tok tutuyormuşsun da baklava da ilk göz ağrımdı biliyor musun? Ah spagetti, kimse senin kadar güzel süzülemedi, soslu soslu. Çorbalar ve sebze yemekleri, buyurun buyurun, dilediğinizce yerleşin yaşamıma. Tereyağlı pilavım, çok güzel kokarsın bilirim, yanına fasulyeyi de kapıp geldiğin günler az mutlu etmedin beni lakin, yeni dostum bulgur seninle görüşmemden pek haz etmiyor. Kinoa ve chia da öyle…
Avokado, duydum ki sofraların sensiz havası pek azmış. Sevgili yulaf, seni yerim yemesine de, babamın: “Kızım, yulaf atların yiyeceği.” diye yinelenen sözünden nasıl sıyrılırım bilmem.
Kahve, sen yok musun; bedenime canlılık katmanın yanı sıra, heyecanlandırdığın metabolizmamın hızıyla da oynar durursun. Ancak bazen elimi ayağımı titretiyorsun, bu anları çoğaltırsan yeşil çaya geçiş yaparım bilmiş ol!
Çikolata biraz yağ yakayım, geleceğim yanına; ödülüm olacakmışsın. Burgerlerim ve kızartmalarım elveda! Pizza belki arada görüşüveririz ha? Yağlar, sakın yandan bile bakmayın bana, proteinler kızıveriyor sonra.
Her şey böylesine katı olmak zorunda değil!
Hepimizin karar alıp vermede bocaladığı ve tökezlediği zamanlar var, Beslenme de tökezlenen yerlerden biri o kadar.
Biz beslenme uzmanlarının görevi ise tökezleyen ayaklara, doğru ve sağlam adımlar tekrar nasıl atılır bunu hatırlatmak ve göstermek. Onları kati kurallarla sınırlamak değil. Çoğu zaman gerçekçiliği olmayan ve sürdürülebilirlik taşımayan modellere hapsetmek değil. Yeni alışkanlıklar kazandırırken, danışanın uyum sağlama sürecini gözetmeksizin ani ve uç değişiklikler yapmak da değil.
Her şey böylesine siyah ve beyaz değil; kötü yiyeceklerle beslen siyaha bürün; sağlıklılarla beyaza. Biz biliyoruz ki siyah ve beyazın arasında türlü tonlar var, aşamalar var. Siyahtan aniden beyaza dönüşmek mümkün değil ki kimse beyaz olmak mecburiyetinde de değil.
Bizler robot değiliz. Daima yüzde yüz sağlıklı besleneceğiz diye bir şey yok. Ben bunun sürdürülebilirliğini de gerçekçi bulmuyorum. yüzde 80 sağlıklı besleniyorsan, yüzde 20’lik bir kaçamak yapmak seni öldürmez. (Özel bir hastalığa sahip olanlar hariç) Beyaz olmazsın, açık bir gri olursun ve gri de güzel bir renktir. Bu demek değildir ki beyazı kötülüyorum, elbette ki beyaza ulaşabiliyorsanız, kalın hatta mucizevi bir iradeye sahip olup sürdürebiliyorsanız sürdürün. Bu şahane bir şey! Ama beyaz olamıyorsanız, ulaşabileceğiniz yer griyse…
Tatlı yemek istiyorsanız, dünyada yer alan yüzde yüz sağlıklı olmayan çeşitli lezzetleri de denemek istiyorsanız, gri olmak da güzel. Kendinizi beyazlık için çekiştirmeyin, bunun adına kendinizle çatışmayın.
Grinizin güzelliği ile mutlu olun, dengenizle gururlu olun. Mutluluk ve dengeyi itelediğimiz anlar, sağlığımıza asıl tehdit olanlar.
Grinin de güzelliğini keşfetmeniz dileğiyle!