CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, adli yıl açılışı dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.

‘Türkiye neredeyse anayasasız yönetiliyor’

Tanrıkulu, açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bugün 2 Eylül, yeni Adli Yılın açılışı. O nedenle bu konu ile ilgili görüşlerimi size de paylaşmak istedim. Her yeni Adli Yılın başında Cumhurbaşkanı, yargı kurum başkanları çok görkemli laflar sarf ederler, Türkiye’deki hukuk düzeniyle ilgili olarak. Yargı mensupları da kısmen yargın yaşadığı sorunları ifade ederler. Ben de bir avukat olarak, avukat örgütlerinin içerisinden gelen Baro Başkanlığı da yapmış bir hukukçu olarak yaşadığımız hukuk ortamının yakın tarihimizin en berbat hukuk ortamı olduğunu ifade etmeliyim. Hukuk devleti olmanın ölçüsü, hukukun yurttaşlar bakımından öngörülebilen olmasıdır.

Türkiye’nin bugünkü ortamında hukuk, hiçbir yurttaşımız için öngörülebilir değil. Hukuk devleti olmaktan çok uzaktayız ve uzun zamandır böyle. Türkiye neredeyse anayasasız yönetiliyor. Hukukun Üstünlüğü Endeksinin 2023 yılı sonuçlarına göre; Türkiye, 147 ülke içerisinde 117’nci sırada. Özellikle temel haklar endeksinde 147 ülkede arasında 133’üncü sıradayız. Sadece bu tablo bile, Türkiye’de yargının, adaletin olmadığını hukukun uygulanmadığını açık biçimde ortaya koyuyor. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruların başladığı günden bugüne, 2024 yılına kadar önüne gelen dosyalardan esasına girdiği, karar verdiği, ihlal tespit ettiği 75 bin dosya var. Bu 75 bin dosyada yerel mahkemelerin, Yargıtay’ın hak ihlali yaptığı, hukuku uygulamadığı sonucu çıkıyor. 1 Ocak 2023 tarihiyle geçtiğimiz Haziran ayı arasında Anayasa Mahkemesi kayıtlarına göre 479 işkence ve kötü muamele başvurusunda hak ihlali tespiti yapılmış. Bu rakam bile yurttaşlarımızın kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkında işkence yasağında ne kadar uzak bir biçimde yaşadığını ortaya koyuyor.”

‘Avrupa Konseyi ülkelerinden giden yaklaşık 63 bin dosya var; bunların 23 bini Türkiye’den’

Uluslararası hukuka giden dosyalara ilişkin ise Tanrıkulu şunları söyledi: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde Avrupa Konseyi ülkelerinden giden yaklaşık 63 bin dosya var; bunların 23 bini Türkiye’den giden dosyalardır. Yani AİHM’in iş yükünün 3’te 2’sini Türkiye’den giden dosyalar oluşturuyor.  AİHM kararları ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulnmıyor. Bu kararlar uygulanmıyorsa Türkiye’de hukuktan ve yargıdan bahsedemeyiz. AİHM Büyük Dairesinin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’la ilgili kararları var ve uygulanmıyor. Her iki hak savunucusu, sivil aktivist cezaevlerinde tutulmaya devam ediyorlar. AYM’nin bağlayıcı kararına rağmen Milletvekili Can Atalay hala cezaevinde. Bu örnekler, yüzlerce binlerce bilmediğimiz mağduriyetler için örnektir. Bizim bilmediğimiz, kamuoyunun önüne gelmeyen binlerce mağduriyet var. Bugün için yargıdan iyi anlamda bahsetmek mümkün değil. Sürekli yargıyla ilgili kötü haberleri görüyoruz, okuyoruz. Görevi kötüye kullanma, hak ihlalleri, rüşvet ve daha bir sürü kötü haber okuyoruz. Gerçek anlamda hukukun üstünlüğüne hizmet eden, adalet arayışında olunan bir ortam kalmadı.”

‘Hakimler ve savcılar baskı altında’

Hukuk üzerindeki baskılara değinen Tanrıkulu açıklamasını şöyle sürdürdü: “Hakimler ve savcılar baskı altında. Yargı hükümetin sopası haline dönüştürülmüş durumda. Daha dün avukat meslektaşımız Dilek Ekmekçi, bir siyasi partinin şikayetiyle tutuklandı. Kendisi akademisyen olmasına ve sabit adresi olmasına rağmen tutuklandı. Bu örnek bile yargının nasıl siyasetin baskısı altına alındığını ortaya koyuyor.  Önceki Genel Başkanımız aleyhine bir siyasi partinin şikayeti üzerine hukuka aykırı biçimde iddianame düzenlendi ve 3 Aralık’ta duruşma gerçekleşecek. Birçok örnek var ama bunlar çarpıcı olduğu için söylüyorum.

Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili olarak AİHM’in verdiği çok çarpıcı karar var ve bu uygulanmıyor, binlerce yurttaşımız mağdur durumda. Yargı paketleri geliyor, 9’uncu şu an parlamentoya gelecek. Yargının günlük sorunlarına ilişkin tek bir çözüm yok içerisinde.

Avukatlık mesleği büyük baskı altında. Avukatlık mesleği baskı nedeniyle yapılamaz hale gelmiştir. Avukatlar, büyük ekonomi zorlukları içerisinde. Okul fakülteleri diploma makinesine dönüşmüş durumda, eğitimin kalitesi maalesef içler açısı. Öğretim üyesi bile olmayan fakülteler var Türkiye'de. Şimdi bir avukatlık sınavı getirildi ama bunun da çözüm olmayacağını göreceğiz. Stajyer avukatların büyük sorunları var. Hakim ve savcı yardımcılarına ücret ödeniyor ama stajyer avukatlar ücret almadan güvencesiz biçimde çalıştırılıyorlar. Stajyer avukatların sorunlarına parlamentonun çözüm bulması lazım. Kamu avukatlarının özlük hakları düzeltilmelidir. Bağlı çalışan yani işçi avukatlar var, emekleri sömürülüyor. İşçi avukatların meslek onuruna uygun biçimde ücret almaları sağlanmalıdır. CMK ücret tarifesinin mesleğin onuruna uygun hale getirilmesi lazımdır. Yargı hizmetlerinden KDV alınmaması lazım. CMK ve adli yargı hizmetlerinden hiçbir şekilde vergi alınmaması lazım. Yani yargı ve vergi ilişkisi tamamen kesilmelidir; çünkü bu da bir kamu hizmetidir. Avukatlar yaşamın her alanında şiddete maruz kalıyorlar. Dolayısıyla caydırıcı cezaların sağlanması lazım ve avukatlara karşı saldırıların hiçbiri cezasız kalmamalıdır.

Görevini layıkıyla yapan hukukun üstünlüğüne inanan, adalete inanan hakim ve savcılara ayrı tutarak, onların yeni Adli Yılını kutluyorum ve iyi bir dönem geçirmelerini diliyorum. Temel hak ve özgürlükler konusunda yurttaşların haklarını yok sayan hakimlerin ve savcıların da verdikleri kararlar her zaman hafızalarımızda kalacaktır. Umarım yeni yargı döneminde temel hak ve özgürlüklere özen gösteren bir yargı ortamı, yargıç ortamı oluşur. Yargı çalışanlarına buradan başarılar diliyorum, emeklerine saygı duyduğumu belirtmek istiyorum. Yargının olmazsa olmaz unsuru sayılan savunma mesleğinin mensupları avukatların da baskı görmeden, meslek onuruna yakışır biçimde mesleklerini yerine getirecekleri yeni yargı yılı olmasını diliyorum ve bunun için de mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyorum.”

Editör: ALİ ABBAS YILMAZ