Tarihten Günümüze “Anzele “ 3

Abone Ol

 Bayram Alanı ve Anzele Ejderhası

Anzele’nin, Balıklı Havuzun ve Selexane’nin tüm atık suları birleşir, buradan geçen kanallar içinde Melikahmet Caddesi'nin altından akıp giden ve mezbahaneden geçerken kirlenen bu suya Diyarbakırlılar haram su derlerdi. İşte bu haram suyun, sur dışına çıkış noktasından Mardinkapıya kadar olan bölümünün folklorumuzda önemli yeri vardı. 

Çarşamba günleri dilek tutan kadınlar, genç kızlar buralara gider, dualar okuyarak, kanalın üzerinden bir o yana, bir bu yana atlarlardı, böylece dileklerinin kabul edileceğine inanılırdı. İşte bu haram sudan atlama geleneği burada icra edilmiştir.

Ayrıca, Anzele ve Balıklı Havuzu'nun önü genişçe bir meydandı. Dini bayramlarda bu meydan, bayram yeri olarak kullanılırdı. Salıncaklar, dönme dolaplar kurulurdu. Bir nevi lunapark görünümünde olan bu yer çocuklar ve çocuklarını bayram yerine, salıncaklara getiren annelerle dolup taşardı. 

Bu meydanda bayramlarda davul alanı da kurulurdu. Bu alanda tahta sandalyeler daire şeklinde dizilir, orta yeri oyun alanı olarak boş bırakılırdı. Bu davul alanlanına genellikle genç, orta ve yaşlı Diyarbakırlılar gelir, sandalyelerde oturururdu. Oturma yeri bulamayanlar ayakta davul zurna eşliğinde oynayan ekibi ve köçekleri huşu içerisinde seyrederlerdi. 

Buraya Diyarbakır kent merkezinden, köy ve ilçelerden, bir birinden değerli ve hünerli oyuncular gelir, sıra ile ekip başına geçer, davul zurna eşliğinde bir birinden güzel figürlerle köçeklik yaparak izleyenleri mest ederlerdi.  

Anzele Ejderhası

Efsaneye göre, Eskiden Diyarbakır’da, şimdiki Çift Kapı'nın yanında, Ayn-ı Zeliha adında büyük ve berrak bir su akarmış. Bu su değirmenleri çevirir, bostanları sular ve şehrin içme suyunu sağlarmış.

Bir gün bir ejderha ortaya çıkmış ve her sabah bu suyun hepsini içerek kurutmaya başlamış. Bütün gece biriken suyu ertesi sabah gelerek yine içiyormuş. Şehir susuz kalmış. Bunun üzerine Diyarbakır’ın ileri gelenleri birleşerek bu önemli soruna bir çözüm aramaya başlamışlar. Başka yerlere de haber gönderilip, bu ejderhanın nasıl yok edileceği hakkında akıl sormuşlar. Fakat hiçbir olumlu çözüm bulunamamışlar. O sırada bir Çingene obası gelip, surların dibine çadırlarını kurmuşlar ve olup bitenleri izlemeye başlamışlar.

Bu Çingenelerin çeribaşısı, şehrin ileri gelenlerinin ejderha karşısında çaresiz kaldığını görünce gidip, "izin verirseniz, ben bu ejderhayı ortadan kaldırırım" demiş. Onu kimse ciddiye almamış. “O kadar akıllı ve cesur insanın yapamadığını senin gibi zavallı bir Çingene mi yapacak, haydi oradan“ demişler.

Aradan uzunca bir zaman geçip, çaresiz kalınca, sonunda bu çeribaşına bir fırsat vermek zorunda kalmışlar. Bunun üzerine çeribaşı hemen işe koyulmuş. Önce bir koyunu kesmiş, yüzmüş sonra da bunun içini kireçle doldurmuş, götürüp suyun başına koymuş. Ertesi sabah herkes toplanıp olacakları gözlemlemeye başlamışlar. Bir süre sonra suya gelen ejderha, önce bu koyunu büyük bir iştahla yemiş, sonra da bütün suyu içerek, yatıp uyumuş. Akşama doğru, ejderhanın koyunla beraber yediği kireç, içinde patlayarak ejderhayı parçalamış.

Böylece bu beladan kurtulan Diyarbakırlılar, bundan sonra çeribaşına çok saygı göstermişler ve onu önemli makamlara getirmişlerdir. 

Anzele ile ilgili yazılacak çok şeyler vardır. Ancak siz değerli okuyucularıma  Diyarbakırımızın diğer değerlerini anlatmak, yazmak için bu konuyu burada noktalıyorum.

Diyarbakır halkı olarak bir bütünlük içerisinde hem  tarihi  kaynaklarımızın, hem de doğal kaynaklarımızın korunmasında daha hassas, daha özverili, daha dikkatli davranılması dileğiyle..
(Bitti)