Vicdan kaybı ve toplumsal çürüme..

Son günlerde yaşananlar karşısında d*hşete kapılmamak elde değil. Toplum olarak bir cinnet halinin pençesinde kıvranıyoruz.

Abone Ol

Yeni doğan bebeklerin acımasızca katledilmesi, devlet himayesindeki çocuk yuvalarında yaşanan vahşet...Anlatılanlar kan dondurucu.  Engelli çocuk yuvasında 9 yaşındaki bir çocuğun dövülerek öldürülmesi, diğer bazı yuvalarda çocukların aç bırakılarak cezalandırılmaları, dövülmeleri, uyuşturucu çetelerinin eline düşmesi, İzmir'de 5 çocuğun yanarak can vermesi, Diyarbakır'daki Narin cinayeti...

Bu vahşetin sorumluları sadece caniler değil. Yapılan akıl almaz açıklamalar, umursamaz tavırlar da bu çürümenin bir parçası. Her şeyin maddiyata dayandığı, güçlünün güçsüzü ezdiği, vicdanların köreldiği bir dönem yaşıyoruz.

Ve en kötüsü, bu karanlık tablonun içinde kadınların da olması. Çocuklara karşı özel bir sevgi ve merhametle özdeşleştirdiğimiz kadınların bu caniliğe ortak olması, yaşanan dehşeti katbekat artırıyor.

Peki ne oldu bize? 

İnsan sevgimiz, geleneklerimiz, merhametimiz, vicdanımız nereye gitti? 

Türkiye nasıl oldu da bu noktaya geldi? 

Nasıl oldu da insan insana, hele de savunmasız bir çocuğa karşı bu kadar canavarlaştı?

Dini açıdan baktığımızda vicdan, ''kalp gözü''dür. Yaradan'ın ruha yerleştirdiği insaf ve merhamet duygularının kaynağıdır. Bizi doğruya, insani olana yönlendirir. Haksızlık karşısında içimizdeki sızıdır vicdan.

Bu gidişata dur demeliyiz! Toplum olarak kendimize gelmeli, vicdanlarımızı sorgulamalıyız. 

Unutmayalım, insan olmayı gerektiren tüm değerler ayaklar altına alındığında geriye sadece çürüme kalır.