DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren kentin sorunları hakkında TBMM Genel Kurulunda konuştu.

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren, dün genel kurulda söz alarak Diyarbakır’ın sorunları üzerine konuştu.

Diyarbakır halkının mutsuzluğunun nedenleri?

“TÜİK tarafından her yıl yapılan Yaşam Memnuniyet Araştırması sonuçlarına göre son iki yıldır Türkiye’de en mutsuz insanların Diyarbakır’da yaşadığını belirten Eren, Diyarbakır halkının mutsuzluğunun sebepleri arasında kuşkusuz Kürt sorununda çözümsüzlük, adaletsizlik ve baskılar yer almakla birlikte Diyarbakır halkının gün geçtikçe yoksullaşmasının da büyük bir rol oynadığını belirtti.

‘Esnaf kredilerinde faiz artışı adaletsiz’

Sabah 5’te bir kilo ucuz et için sıraya girip saatlerce bekleyen yurttaşlar olduğunu belirten Eren, tanınmamak için havanın kararmasını bekleyip çöpten yiyecek toplayan nenelerimizin ve amcalarımızın sayısı gün geçtikçe arttığını ifade etti.  Çiftçilerin sorunlarından, artan ev kiralarına, depremde ağır hasar alan binalara da değinen Eren, Diyarbakır’ın deprem bölgesinden çıkarılmasını eleştirerek, esnaf ve sanatkarlara verilen kredilerin faizlerinin arttırılmasını da adaletsizlik olarak nitelendirdi. Elektrik kesintilerini, kentte yaygınlaşan uyuşturucu kullanımını, hastanelerde yaşanan sorunları ve ekolojik yıkımlara da değinen Eren, İktidar yetkililerine Diyarbakır halkına yapılanlar ayrımcılık değil midir ve bu ayrımcılığa son vermek için daha ne kadar bekleyeceksiniz sorusunu sordu.

‘Diyarbakır esnafımızın feryadını duyun!’

Konuşmasına TÜİK verilerine atıfla başlayan Eren şunları ifade etti:

“TÜİK tarafından her yıl yapılan Yaşam Memnuniyet Araştırması sonuçlarına göre son iki yıldır Türkiye’de en mutsuz insanlar Diyarbakır’da yaşıyor.

Neden mutsuz Diyarbakır halkı. Kuşkusuz Kürt sorununda çözümsüzlük, adaletsizlik ve baskılar bu mutsuzluğun ana kaynağı olmakla birlikte Diyarbakır halkı gün geçtikçe yoksullaşıyor.

Bakın, sabah 5’te bir kilo ucuz et için sıraya girip saatlerce bekleyen yurttaşlarımız var.

Tanınmamak için havanın kararmasını bekleyip çöpten yiyecek toplayan nenelerimizin ve amcalarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor.

Yüksek enflasyon ve gıda fiyatlarındaki artışlardan dolayı insanlar temel gıdaları sofralarına koyamaz hale geldiler.

Çiftçilerimiz gübre, mazot ve tohum fiyatlarındaki artışlar nedeniyle borç batağında

Birçok hane, elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemekte zorlanıyor.

Gidecek ve barınacak başka hiçbir yeri olmadığı için ağır hasarlı binalarda yaşamak zorunda kalıyor insanlar.  

Deprem sonrasında artan fahiş kiralar nedeniyle yoksul ailelerimiz tır dorselerinde, çadırlarda yaşıyorlar.

Birçok ailemiz, çocuklarını okula gönderirken kırtasiye masraflarını dahi ödeyemez hale gelmiş durumdalar. 

Öğretim harcını yatıramadığı için eğitimine devam edemeyen gençler, 10 bin lirayla geçinemeyen emeklilerimiz var.

Borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen Ayşe Teyze, "Çocuklarım mum ışığında ders çalışmak zorunda kalıyorlar” diyerek gözyaşlarını tutamıyor.

Birçok ilçe ve köy kışın soğuğunda, yazın kavurucu sıcağında elektriksiz, sağlıksız ve hijyensiz koşullara mahkûm ediliyor.

Elektrik kesintileri, sadece bir lambayı değil, umutları da söndürüyor.

Escobar’a, Kolombiyalı uyuşturucu kartellerine rahmet okutacak şekilde her sokak başı ve parklar uyuşturucu satıcılarının meskeni haline gelmiş.

Uyuşturucu kullanımı 9 yaş altına düşmüş bir kentte yurttaşlar nasıl mutlu olabilirler nasıl güvende hissedebilirler?

Bu sorunlar yetmezmiş gibi, şimdi de kentimiz deprem bölgesinden çıkarıldı ve esnaflarımızın çektiği kredilerin faizleri artırıldı.

Diyarbakır halkının acısını, kayıplarını ve yaşadığı zorlukları görmezden gelmek nasıl bir adalet anlayışıdır?

6 Şubat depremleri sonrasında, Diyarbakır’da tam 2082 iş yeri yıkıldı. 411 kişinin yaşamını yitirdiği, 3 bin 252’si ağır hasarlı, 1828’i orta hasarlı 30 binin üzerinde az hasarlı bina olmasına rağmen nasıl olur da deprem bölgesinden çıkarılır.

Diyarbakır esnafımızın feryadını duyun! Diyarbakır’ı yeniden deprem bölgesi ilan edin ve esnafımızı bu faiz yükünden muaf tutun.

Yalnızca Diyarbakır’a değil, bölge kentlerine de hizmet veren kamu hastanelerinde, radyoterapi cihazları ve radyasyon onkolojisi uzmanı sayısının yetersizliği büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Işın tedavisi gibi hayati öneme sahip hizmetler, sadece tek bir kamu hastanesinde verilebiliyor. Hastane önlerinde oluşan uzun kuyruklar, randevu sistemindeki aksaklıklar, eski ve yetersiz tıbbi cihazlar…

Sorunlar saymakla da bitmiyor.

Son olarak Diyarbakır’da yaşanan ekolojik kıyımlara ilişkin de bir iki şey söylemek istiyorum.  Kentimizde bir taraftan Şenyayla’da, Lice’de orman ve ağaç kıyımları yaşanırken, diğer taraftan Dicle başta olmak üzere, nehirleri ve akarsuları kirletiliyor. 

Bakın bu fotoğraflar Şenyayla bölgesinden. Birilerini zengin etmek adına 3 yılda yaşanan değişime bakın.

Bu fotoğraf vicdana, adalete, ekolojik yaşama sığar mı? Bu ormanlar, bu ağaçlar Kürtlerin yaşadığı coğrafyada talan edildiği için mi sessiz kalıyorsunuz?

Diyarbakır halkına yapılanlar ayrımcılık değil midir?

Bu ayrımcılığa son vermek için daha ne kadar bekleyeceksiniz?”