DİSK/Dev Sağlık İş Sendikası, bugün Adana, İstanbul, İzmir, Sivas, Osmaniye, Tekirdağ, Soma, Antalya, Mersin ve Diyarbakır’da vergide, emeklilikte ve ülkede adalet talebi için bir araya geldi.
DİSK/Dev Sağlık İş Sendikası Diyarbakır Bölge binası önünde bir araya gelen sağlık emekçileri adalet talebiyle açıklama yaptı.
Açıklamayı, DiSK/Dev-Sağlık İş Sendikası Diyarbakır Bölge Şube Başkanı Cebrail Akdemir okudu.
Açıklamadan satırbaşları şöyle:
“Sendikamız, 24 Temmuz 2024’te Çalışma Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistiklerde yüzde 0.99 oranıyla işkolu barajının altında bırakılmak istenmişti. 3 mevsim boyunca, tam 123 gün bakanlıkla yaptığımız görüşmelerde, günlerce bakanlık önünde tuttuğumuz adalet nöbetinde hem de mahkeme önlerinde uğradığımız adaletsizliği dile getirdik. Ve nihayet 26 Kasım 2024 tarihinde mahkeme kararı ile sendikamızın üye sayısı 7.579 olarak kesinleşti ve yüzde 1 işkolu barajının üstünde olduğumuzu mahkeme de kanıtlamış oldu. Bizi baraj altında tutarak, kamu çerçeve protokolü dahil olmak üzere toplu sözleşme düzeninin dışında bırakmak istediler ama biz haklılığımızı mahkemede kanıtlamış olduk.
SENDİKAL FAALİYET SUÇ DEĞİLDİR!
Biz uğradığımız adaletsizliğin son bulduğuna sevinirken aynı gün 26 Kasım’da DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel İş Sendikamızın Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi ve Genel İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy’un "gizli tanık" ifadeleri ile adaletsizliğe uğradığını öğrendik. Sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin, sendikamızın her zaman yanında olan DİSK/Genel İş Sendikamıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, Remzi ve Kemal Başkanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
2024 VE 2025 YILLARINDA EMEKLİ OLACAKLAR ARASINDAKİ ADALETSİZLİK ORTADAN KALDIRILSIN!
Emeklilik sisteminin eşitsizlik ve adaletsizlikleri gün geçtikçe artıyor. Bu adaletsizliklerin bir yenisi 2024 ve 2025 yıllarında emekli olacaklar arasında yaşanacak emekli aylığı uçurumudur!
2024 yılının ikinci yarısında emekliliği hak edenler eğer emeklilik başvurularını 2025 yılına sarkıtılırlarsa önemli kayıplar yaşayacaklar. Böylece aynı şartlarda emekli olanların aylık ve gelirleri arasında ciddi bir uçurum söz konusu olacak. Bu uçurum, emekli aylıklarının hesaplanmasında esas alınan güncelleme katsayısının belirlenmesi yöntemindeki karışıklıktan ve yüksek enflasyondan kaynaklanmaktadır.
Bu adaletsizlik nedeniyle sağlık ve sosyal hizmet kurumlarından emekli olmak isteyenlerin sayısı artmıştır. Emeklilik başvurusu yapan mesai arkadaşlarımızın yerine nasıl bir istihdam oluşturulacağı konusunda bir belirsizlik vardır. Bu durum işyerlerimizde iş yükünün artmasına, sunduğumuz sağlık ve sosyal hizmetin niteliğinin azalmasına yol açacaktır.
Bu adaletsizliği gidermek bir cümlelik yasa değişikliği ile mümkündür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve TBMM bu adaletsizliğe karşı derhal harekete geçmelidir.
ASGARİ DEĞİL İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ!
Ülkemizin içinden geçtiği enflasyonist ortamda tarihimizde görülen en sert bölüşüm krizi ile karşı karşıyayız. Yüksek enflasyonla yoksullaştırılan, adaletsiz vergi sistemiyle “dilim dilim soyulan” yüzbinlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisi, milyonlarca işçi, dar gelirli büyük bir alım gücü kaybı yaşarken, Türkiye sermaye sahipleri için büyümeye devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri kapsamında ücretlerimize göz dikenlere, bizi açlık-yoksulluk sınırında yaşamaya mecbur bırakmak isteyenlere karşı işyerlerimizde mücadele etmeye devam ediyoruz.
Tasarruf tedbirleri genelgesi kapsamında kanuna aykırı şekilde mesai ücretlerini ödemeyen, ödemeyeceğini söyleyen kurum yöneticilerine de buradan sesleniyoruz. Bir genelgeyi gerekçe göstererek kanunlara aykırı iş ve işlem yapmak hukuksuzluktur. Genelgeler hangi makamdan gelirse gelsin kanunlardan üstün değildir. Sendikamız bu hukuksuzlukları takip ediyor ve gereğini yerine getirecektir.
TOPLU SÖZLEŞME HAKKIMIZA SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDİYORUZ!
Temmuz istatistikleri ile işkolu barajının altında bırakmaya çalıştıkları adaletsizlik yargıdan geri döndü. Yargı kararı ile sendikamız Temmuz 2024 istatistiklerine göre toplu iş sözleşmesi yapmak için yetkili sendika olmuştur.
Ancak çoğunlukta olduğumuz işyerlerinde Bakanlık, mahkeme sürecini bahane ederek yetkiyi başka sendikalara vermiştir. İlgili işyerlerinde hukuki süreçler devam etmektedir. Bu sendikalar yetkiyi işçilerden değil bakanlıktan almıştır dolayısıyla imza altına alacakları toplu iş sözleşmelerinde işçilerin değil bakanlığın taleplerinin yazılı olacağı apaçık ortadır.”
Sağlık emekçileri taleplerini ise şöyle sıraladı:
“*Haftalık 40 saatlik çalışma hakkımızı tanımayan bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir.
*Tayin ve becayiş hakkımızı kalıcı şekilde düzenlemeyen, KHK’lı işçi, İŞKUR’lu işçi ayrımını ortadan kaldırmayan bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir.
*Görev tanımlarımızın net olmadığı, idarecilerin bir tek sözüne bağlı görevlendirme sorununu çözmeyen bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir.
*İnsanca yaşamaya yetecek bir ücreti ve enflasyon üzerinde olacak şekilde zam oranlarını içermeyen bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir.”