Diyarbakır, yüzyıllar boyunca pek çok gezginin ilgisini çeken, kadim bir şehir. Bu mistik şehri ziyaret edenler arasında, 17. yüzyılda Diyarbakır'a iki hafta misafir olan Ermeni seyyah Polonyalı Simeon da bulunuyor. Simeon, bu eşsiz şehri ''Ermenilerin Atinası'' olarak nitelendirerek, Diyarbakır'ın tarihi ve kültürel zenginliğine dikkati çekiyor.
ERMENİ SEYYAHIN GÖZÜNDEN DİYARBAKIR
Polonyalı Simeon, Diyarbakır'ı sadece coğrafi ve ekonomik yönleriyle değil, aynı zamanda sosyokültürel yapısıyla da inceliyor. Özellikle Hıristiyan mimarisi ve Ermeni nüfusuna odaklanan Simeon, şehrin çarşıları, evleri, zanaatkarları, meyveleri ve yemekleri hakkında detaylı bilgiler sunuyor. Onun izlenimlerine göre, 17. yüzyılın sonlarına kadar Diyarbakır'ın canlı ekonomisi tamamen Ermeni nüfusunun kontrolü altında bulunuyor.
BATILI GEZGİNLERİN HAYRANLIĞI
Aynı yüzyılda Diyarbakır'ı ziyaret eden bir diğer Batılı gezgin J. B. Tavernier ise, şehrin meşhur marokenlerine (keçi derisi) hayran kalıyor.
Tavernier, Diyarbakır'da üretilen marokenlerin, Levant'ta üretilenlerden hem renk hem de doku bakımından çok daha üstün olduğunu belirtiyor.
Le Gouz da deri imalatını överken, başka ülkelerden getirilen kurt ve tilki gibi hayvan kürklerinin ticaretinin canlı ve ucuz olduğundan bahsediyor.
DİYARBAKIR'IN GİZEMLİ GEÇMİŞİ
Bu seyyahların gözünden Diyarbakır, sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle değil, aynı zamanda canlı ekonomisi ve ticaret potansiyeliyle de dikkati çekiyor.
''Ermenilerin Atinası'' olarak tanımlanan kadim kent, yüzyıllar boyunca farklı kültürlerin ve inançların buluşma noktası olduğu ve zengin bir miras bıraktığı belirtiliyor.
Diyarbakır'ın gizemli geçmişi, bugün hala merak uyandırmaya devam ediyor.