İRFAN GÖZEN
Diyarbakır salnamelerinde ve çeşitli kaynaklarda yer alan bilgiye göre, Mezopotamya'nın kültür başkenti Diyarbakır, Osmanlı döneminde yetiştirdiği bestekârlar ve icracılarla Türk makam mûskîkîsinin önemli merkezlerinden biri oldu.
ANADOLU'NUN KÜÇÜK İSTANBUL'U
Türk makam mûskîkîsi, Selçuklular zamanında temelleri atılan ve Osmanlı döneminde büyük bir ilerleme kaydeden önemli bir sanat dalıdır. 16 ve 17. yüzyıllarda İstanbul bu sanatın kalbi olurken, Anadolu'nun önemli şehirlerinden biri olan Diyarbakır da öne çıkan bir mûmbit merkez haline geldi.
Osmanlı döneminde ''Küçük İstanbul'' olarak adlandırılan Diyarbakır, yetiştirdiği bestekâr, hânende ve sâzendeleriyle Türk mûskîkîsinin tarihine damgasını vurdu.
DİYARBAKIR'DA YETİŞENLER
Fotoğraf: Diyarbakır Anadolu'nun küçük İstanbuluydu. (Diyarbakır Kültür ve Medenişyet Dergisi)
Türk mûskîkîsinin önde gelen biyografi eserlerinden biri olan Şeyhülislâm Mehmed Es'ad Efendi'nin ''Atrâbü’l-Âsâr'' adlı kitabında, Diyarbakır'la ilgili dikkati çekici detaylar yer alır. Bu eserde, Diyarbakırlı sekiz önemli mûskîkîsinâsın hayatına yer veriliyor. Bu sanatkârlar, hem bestekârlık hem de icra alanında Osmanlı mûskîkîsinin unutulmaz isimleri arasına girdikleri kaydediliyor.
DİYARBAKIRLI MUSİKİŞİNASLAR
Fotoğraf: Diyarvbakır'da musiki (Diyarbakır Kültür ve Medeniyet Dergisi)
Osmanlı döneminde Diyarbakır'ın mûskîkî sahnesine damgasını vuran sekiz önemli isim şöyle sıralandı:
''Ahmed Verdî Çelebi, Çemen-zâde Mehmed Çelebi, Çuvaldız-zâde İsmail Çelebi, Mahmud Çelebi, Seyyid Nuh Çelebi, Şehlâ Mustafa Çelebi, Şeyh-zâde Ahmed Efendi, Yahya Çelebi.''
Bu sanatkârlar, dönemlerinde Diyarbakır'ın adını Osmanlı mûsîkî tarihine yazdırdı. Kimisi teorik çalışmalarıyla öne çıkarken, kimisi de besteleriyle Osmanlı coğrafyasında yankı uyandırdı.