Diyarbakır'a yüz yılarca gelen ve bir daha dönemeyen ''Atinalı Jirme'' olarak bilinen genç kızın hikayesi günümüzde de dilden dile anlatılıyor.
Kadim kent Diyarbakır'da anlatılan efsaneler arasında anlatılan ''Atinalı Jirme'' Mezopotamya'nın trajik bir aşk hikayesi. Amed'in kalbinde yaşanan bir aşk tragedisi olarak tanımlanan Atinalı Jirme'nin hikayesini okuyunca sizler de belki lanet yağdıracaksınız. İşte dilden dile dolaşan o hikaye:
Çok eski zamanlarda, Mezopotamya'nın bereketli toprakları üzerinde kurulu tarihi bir şehirde, aşk ve ölümün iç içe geçtiği bir hikaye yaşanmıştı. Bu hikaye, yüzyıllar boyunca dilden dile dolaşmış, ancak hiçbir tarih kitabında yer almamıştı.
KEÇIK (KEÇİ) MANASTIRININ KADERİ
Hikayemizin merkezinde, Amed'in tepelerinde yer alan ve bir zamanlar Hıristiyan rahibelerin sığınağı olan Keçik Manastırı bulunuyor. Romalıların şehri fethetmesinden sonra, bu manastır genç kızların dini eğitim gördüğü bir merkez haline gelmişti. Manastıra gönderilen genç kızlardan biri de, Atinalı soylu bir ailenin güzeller güzeli kızı Jirme'ydi.
YASAK AŞKIN BEDELİ
Jirme, manastırın sakin ve dindar atmosferinden sıkılmış, dış dünyaya açılmak istiyordu. Bir gün, manastırın penceresinden gördüğü yakışıklı bir Kürt askerine aşık oldu. İki genç arasındaki yasak aşk, kısa sürede tüm şehre yayıldı. Ancak bu aşk, trajik bir sonla bitecekti.
ÖLÜM VE İNTİKAM
Aşkları yüzünden yakalanan gençler, acımasız bir şekilde cezalandırıldı. Asker idam edildi, Jirme ise manastıra kapatıldı. Sevgilisiyle aynı kaderi paylaşmak istemeyen Jirme, intihar ederek hayatına son verdi.
LANETLENMİŞ BİR MANASTIR
Bu olay, Amed halkını derinden etkiledi. İki gencin ölümü, şehirde büyük bir yas yaşanmasına neden oldu. Halk, bu trajik olayın ardından Keçik Manastırı'nın lanetlendiğine inanmaya başladı. Manastır, bir daha asla eski canlılığını kazanmadı ve kısa süre sonra kapatıldı.
UNUTULMAYAN BİR HİKAYE
Jirme ve sevgilisinin hikayesi, yüzyıllar boyunca Amed halkının hafızalarında yer etti. Ancak bu hikaye, resmi tarihe geçmedi. Belki de bu hikayenin anlatılmamasının nedeni, o dönemde yaşanan siyasi ve sosyal olayların gölgesinde kalmış olmasıydı. Belki de bu hikaye, o kadar acı ve trajikti ki, insanlar onu hatırlamak istemiyordu.
GİZEMİN PERDESİ ARALANIYOR
Bugün, bu unutulmuş hikayeyi yeniden hatırlamak ve anlatmak önemli. Çünkü bu hikaye, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda insan doğasının en karanlık ve en güzel yönlerini gözler önüne seriyor. Aşk, tutku, ihanet, ölüm... Bu hikaye, tüm bu duyguları içermesiyle evrensel bir anlam taşıyor.
Sizce bu hikaye ne anlatıyor? Aşkın gücü mü, yoksa insanın acımasızlığını mı? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Kaynak:tarihiyerlerinhikayesi.blogspot.com