Çeşitli tarihsel kaynaklarda yer alan bilgilere göre, 19. yüzyılda kente gelen J. S. Buckingham, J. Ussher, W. Heude ve G. Geary gibi gezginler, şehrin bazalt taştan inşa edilmiş, Roma ve İslam mimarisinin etkileyici bir karışımını sunan çarşılarına hayran kaldıklarını izlenimlerine not etti.
Seyyahların, çarşıların geniş, kalabalık ve iyi donatılmış olduğunu vurgulayarak, Diyarbakır'ın canlı ticaret hayatına ışık tuttu.
YANINCA ADI DEĞİŞTİ
Diyarbakır'ın çarşılarının sadece ihtişamlı günlerle değil, aynı zamanda acı olaylarla da sınandığı ifade edilirken, 1 Haziran 1909 tarihinde Diyarbakır'da bulunan ünlü İngiliz gezgin ve arkeolog Gertrude Bell, günlüklerinde 1895 yılında yaşanan olaylar sırasında şehrin çarşısının yarısının yandığını kaydetti.
Bell, yangının, Diyarbakır için büyük bir kayıp olduğunu ve şehrin ticari dokusunda derin yaralar açtığını günlüklerine not etti.
Bu trajik olayın ardından 1900'lü yıllarda Diyarbakır Valisi olarak görev yapan Halid Bey'in, bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla ''Büyük Çarşı'' adıyla yeni bir çarşı inşa ettirdi.
''Sipahi Pazarı'' adı verilen çarşı bu ad ikinci planda kaldı. Yaşadığı büyük yangın nedeniyle, çarşıya yangından günümüze kadar Çarşiya Şewiti (yanık çarşı) adı veriliyor.
Bir asır önce aldığı adla günümüzde de adlandırılan çarşı Diyarbakır'ın kalbi konumundaki tarihi Sur ilçesinde yer alan Ulucami'nın yan tarafından yer alıyor.
ÇARŞILARIN ÖNEMİ
Kaynaklar, Diyarbakır çarşılarının, sadece ticari mekanlar olmanın ötesinde, şehrin kültürel ve sosyal yaşamının da merkezleri olduğunu kaydederken, el sanatları, yöresel ürünler, baharatlar ve daha birçok ürünün satıldığı bu çarşıların, Diyarbakır'ın canlı ve renkli atmosferini yansıttığını belirtiyor.
Çarşıların, Diyarbakır'ın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçasını oluşturduğu ve şehrin kimliğine önemli katkılar sağladığı da ifade ediliyor.