Tarihte üretikleriyle adından söz ettiren Diyarbakır'da yaşayanlar vergiden muaf tutulmak amacıyla dut ekiyorlardı.

Diyarbakır 1850’lü yıllardan sonra hem ipek kozası üretimi hem de ipek dokumasında zirveye çıkan bir kentti.  

Diyarbakır'da, 1800’lü yılların başına kadar yaklaşık bin 500 dokuma atölyesi bulunuyordu. Yeterince üretim olmaması nedeniyle bu atölyelerin ham madde ihtiyacı İran ve Çin'den karşılanıyordu. 

DUT AĞACI EKENLERE VERGİ MUAFİYETİ

Dışa bağımlılığı sonlandırmak amacıyla dut yetiştiriciliği için uygun olan Diyarbakır ve çevresinde adeta bir seferberlik başlatıldı. Amaç yerli üretimle atölyelerin hammadde ihtiyacını karşılamaktı.

Osmanlı arşivinde yer alan kayıtlarda, bölgeye müfettişler gönderilerek, halk dut ağacı dikmek konusunda teşvik edilir, fidanlar ücretsiz dağıtılır, eğitimler verilir ve kentin her köşesine dut ağaçları dikilmeye başlanır. 

Kulp, Lice, Silvan’da dut ağacı ekenlere vergi muafiyeti tanınır ve kısa bir sürede bu üç ilçede dut ağacı ormanı oluşur.

Diyarbakır 1850’li yıllardan sonra artık hem ipek kozası üretiminde atölyelerin ihtiyacından fazlasını karşılayacak duruma geldi. 1914 yılında sadece şehir merkezinde 2.750 dönümlük bir alana dut ağaçları ekildiği kaydediliyor.

KOZA BORSASI, İPEK HAN VE SİNEK PAZARI VARDI

Balıkçılarbaşı’nda halen postane olarak kullanılan bina 1930'lu yıllarda Koza Borsası olarak kullanılıyordu. Bugün ise hiç bir izi kalmayan Urfakapı mevkiinde ise İpek Hanı bulunuyordu. 

Diyarbakır'ın ipek üretimi konusundaki kalbi Sinek Pazarı'nda atıyordu. Cemil Paşa Konağı ile Meryem Ana Kilisesi’nin olduğu sokak arasında Sinek Pazarı denilen bir semt bulunuyordu. Diyarbakır’ın büyük atölyeleri de genelde bu semtte yer alıyordu. Sinek Pazarı'ndan da günümüzde hiç bir iz kalmadı. 

İPEKÇİLİK, SÜRYANİ VE ERMENİLERİN GİTMESİYLE SON BULDU

Diyarbakır'da 1900'lü yıllara kadar, Anadolu'da üretilen 9 bin ton yaş kozanın üçte biri üretiliyordu. 1900'lü yılların başında İpek böceği yetiştiriciliği ve ipek dokumacılığı ile uğraşan üreticilerin ve esnafın tamamı ise gayrimüslimlerden oluşuyordu.

Diyarbakır'da 1914 yılına gelindiğinde sadece şehir merkezinde dut ağaçları 2 bin 750 dönümlük bir alanı kaplamaktaydı. Koza yetiştiriciliği ve dokumadan elde edilen gelir oldukça fazlaydı.

Ulu Cami'nin yan tarafında bulunan ve Çarçiya Şewiti olarak bilinen Sipahi Pazarı'nın yanması, Balkan Harbi ve 1. Dünya Savaşı sonrasında saldırı ve baskıların artmasıyla gayrimüslimlerin çoğu bölgeyi terk edince ipekçilik de yok olmayla karşı karşıya kaldı.

İpekçilikle söz sahibi olan Ermeni ve Süryanilerin bölgeyi terk etmesiyle Osmanlı İmparatorluğu döneminde koza üretimi 4 bin 578 tona, Diyarbakır'da da 88 tona kadar düştü.

İPEKBÖÇEKÇİLİĞİ MEKTEBİ

Cumhuriyet döneminde ipek böçelciliğinmin yeniden canlandırılmasına yöenlik bir disi çalışma başlatıldı. Bunlardan biri de 1927 yılında kurulan Diyarbekir Ziraat Böcekcilik Mektebi'ydi.

Diyarbakır'da 1927 yılında 199 ipek dokuma atölyesi bulunuyordu. Bu işletmelerde  toplam bine yakın kişi çalışıyordu.

İPEK, KOZANIN TARİHİ VE İPEK YOLU

İpeğin M.Ö. 3000 yıllarında Çinliler tarafından bulunduğu ve İpek dokumacılığı da günümüzden 4.600 yıl önce Çin'de başladı.

İpek böcekleri, 20-30 günde 7-8 santimetreye ulaşıyor. Büyümesi tamamlanınca yemeyi bırakır ve incecik ipek liften çevresine bir koza örer.

İpek Yolu yaklaşık 8 bin kilometre uzunluğu ile eski dünyanın en kapsamlı ticari ve sosyal iletişim hattıydı. İpek Yolu, Çinli gezgin Chang Chien’in M.Ö. 138 yılında gerçekleştirdiği Orta Asya seyahati ile başlatılmaktadır.

Editör: EYYUP KAÇAR