Çeşitli tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Diyarbakır, tarih boyunca müziğin ve eğlencenin kalbinin attığı bir şehir oldu. Özellikle 1950'lerde, Demokrat Parti'nin (DP) çiftçilere verdiği hibe kredileriyle birlikte, şehirde bambaşka bir dönem başladı. Geçim derdi azalan çiftçiler, bir anda paranın gücüyle tanıştı ve bu durum, Diyarbakır'ın eğlence sektöründe adeta bir patlamaya yol açtı.
MÜZİĞİN USTALARI SAHNE ALIYOR
Celal Güzelses gibi halk türkülerinin efsanevi isimlerinin yanı sıra Faik Hoca, Selahattin Mazlumoğlu, Hüsnü İpek, Tarık Çıkındaş, Ermeni Bube ve Hayık gibi birbirinden yetenekli sanatçılar, yaz aylarında Dağkapı'nın o büyülü bahçesi Emirgan'da, kış aylarında ise sinemaların ve şehrin meşhur kıraathanelerinin geniş sahnelerinde Diyarbakırlılara unutulmaz konserler verdi.
YILMAZ GÜNEY'İN FİLMİYLE TANINAN BAR
Ancak Diyarbakır'ın eğlence hayatına damgasını vuran mekanlar sadece konser alanları değildi. 1956'da Dilan Sineması'nın altında açılan Dicle Bar, şehrin en ünlü pavyonu olarak adını duyurdu. Altın makas Nedret Hanım'ın işlettiği mekan, adının Yılmaz Güney'in "Dağların Oğlu" filminde geçmesiyle birlikte Türkiye çapında üne kavuştu. Filmde geçen "Dicle Bar'da bizi bekleyen yavruları düşün!" repliği, o dönemin ruhunu adeta özetliyordu.
KASKETLİ VE ŞALVARLILAR PAVYONA ALINMIYORDU
Dilan Sineması'nın orta katında hizmet veren Rico Pavyon ise Diyarbakır'ın gece hayatına bambaşka bir soluk getirdi. Şıklığı ve kalitesiyle öne çıkan bu mekana, kasketli ve şalvarlı müşteriler kesinlikle alınmıyordu. Aşırı alkol alanlar ise nazikçe evlerine gönderiliyordu.
ÇALIŞANLARA 3 DİLDE SÖZLEŞME
Dicle Bar'da çalışan müzisyenler, garsonlar ve konsomatrislerle yapılan sözleşmeler de o dönemin ilginç bir detayını gözler önüne seriyor.
Türkçe, İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanan bu sözleşmelerin, Diyarbakır Noteri tarafından onaylandığı, ancak çalışan kadınların çoğunun okuma yazma bilmemesi nedeniyle sözleşmelere imza yerine parmak bastıkları ve bunun da trajikomik bir duruma yol açtığı kaydediliyor.