TSK tarafından Afrin’e yönelik düzenlenen operasyona tepki göstermesi nedeniyle 2018 yılında hakkında dava açılan Kemal Bülbül, bugün 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı.
HDP Milletvekilliği ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin önceki dönem genel başkanlığını yapan Bülbül hakkında yürütülen dava 29 Kasım’a ertelendi.
‘Alevi suçlaması var!’
Duruşmanın detaylarına ilişkin PİRHA’ya konuşan Bülbül, “Afrin’e yönelik Pir Haber Ajansı’nda (PİRHA) yayınlanan haberi paylaştığım için suçlanıyorum” diye belirtti. Bülbül, 2018 yılında yaptığı o paylaşımda “Savaş kan, gözyaşı ve acıdır. Türk ve Kürt gençleri ölmesin, analar ağlamasın” ifadelerini yazdığını aktardı.
‘IŞİD, insanlara saldırıp, kafa kesip, tecavüzde bulunmadı mı?’
Kemal Bülbül, İnsan Hakları Derneği ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın o dönem Afrin’e dönük yaptığı saldırılarla ilgili açıklamalarını paylaşmasının da suç gerekçesi görüldüğünü belirtti. Bülbül, sanal medya hesaplarının tamamının tarandığını belirterek şunları söyledi:
“Metin Göktepe ve annesi, Berkin Elvan ile annesi, Hrant Dink ile ilgili paylaşımlarıma dahi dikkat çekiliyor. Ben, savaşa karşı çıkmanın, Afrin’e yönelik saldırıyı kınamanın suç olmadığını özellikle belirttim. Alevi, Kürt ve sosyalist kimliğim nedeniyle barıştan, eşitlikten halkların birlikte beraber yaşamasından; ama bu birlikte yaşamadan kasıt ‘beraber yaşayalım ama hepimiz Türküz’ gibi bir saçmalıktan bahsetmiyorum. Herkes kendi kimliği, kültürü ile eşit ve mutlu yaşadığı, bir tek kesimin mutlu olduğu değil… Bu üslup ve yöntemle savcı veya mahkeme bana bir suç yöneltiyor ise kendileri asıl suçludur dedim. Savaşın yaratacağı tahribatlar, acı, kan, gözyaşı vesilesi ve halklara karşı duyduğum sorumluluk nedeniyle bunları söyledim. Ancak mahkeme başkanı ikide bir sözümü kesip ‘Siz Alevi diyorsunuz ama burada bir Alevi suçlaması yok’ dedi. Ben de ‘burada bir Alevi suçlaması var’ dedim. Mesela ben ‘Yezid kavmi’ demişim, ‘Yezid kavmini niye söylediniz?’ diyor. Ben de şunu belirttim; IŞİD, insanlara saldırıp, kafa kesip, tecavüzde bulunmadı mı? Yezid kavmi işte bunu destekleyenlerdir’ dedim. ‘Ben Alevi kimliğimin sorumluluğuyla bu açıklamayı yapmışım. Dolayısıyla siz de bu açıklamayı suç saydığınıza göre benim Aleviliğimi de suçluyorsunuz’ dedim. Mahkeme heyetinin kasten sözümü sıklıkla kesip savunma ahengimi bozduklarını belirtmeliyim.”
‘Alelacele 14 gün sonrasına da duruşma günü verildi’
Kemal Bülbül, duruşmadaki asıl çarpıcı olan kısmın ise mahkeme başkanının, iddia makamına “Görüşünüz nedir?” diye sormasıyla ortaya çıktığını belirtti. Bülbül, şöyle devam etti:
“İddia makamı, katipten herkesin duyacağı şekilde ‘USB’yi verir misin? Dedi. Savcı, USB’yi alıp kendi bilgisayarına takıp oradaki metni aldıktan sonra tekrar katibe verip o hazır metin üzerinden görüşünü ifade etti. Önceden savcının da mahkeme heyetinin de mutabık olmaya yakın hazırlandığının göstergesiydi bu. Böyle bir şey olamaz. Yani mahkeme heyeti öncesinde tavrını belirlemiş. Alelacele 14 gün sonrasına da duruşma günü verildi.
Bu dava nedeniyle 4 gün gözaltında tutulmuştum. Ardından denetimli serbestlikle serbest bırakıldım ve sonrasında milletvekili seçilmemle birlikte davanın ertelenmesine karar verilmişti. Ve Şimdi tekrar yargılanıyorum. Mahkemede şuna da dikkat çektim; o gözaltı sürecinde IŞİD’lilerle aynı ortama konulmuştum. Ayrıca kronik hastalığım olmasına rağmen ilaçlarım ve ihtiyacım olan su verilmemişti. Buna itiraz ettiğim için polisler, beni darp etmeye çalışmıştı. Bunu anlatınca ‘bu mahkemenin konusu değil’ denildi. Ben de bunların kayıtlara geçmesini istedim. Burada aslında savaş karşıtlığı, Kürt ve Alevi kimliği yargılanıyor ve bu yargılama son derece gayri ciddi. Önceden kes, yapıştır mantığı ile oluşturulmuş bir iddianame söz konusu. Zaten 20 sayfanın son yarım sayfası benimle alakalı.” (Kaynak: PİRHA)