Diyarbakır’da, katledilen Narin Güran’a 19 gün boyunca neden ulaşılamadığını soruşturmayı yürütenler hakkında suç duyurusunda bulunan Diyarbakır Barosu tek tek sıraladı.
Diyarbakır Barosunun, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusu dilekçesinde, Narin Güran’ın 21 Ağustos’ta katledilmesi ve kaybettirilmesi ilişkin kolluk görevlisi olarak görev yapan jandarma personellerinin arama, kurtarma ve delillerin toplanması hususunda ihmallerinin bulunduğu belirtilerek, söz konusu kişilerin cezalandırılmaları talep edildi.
"ŞÜPHELİ KİŞİLER KAYIP SAATİ KONUSUNDA YANLIŞ YÖNLENDİRME YAPTI"
Soruşturmayı başından beri müşteki olarak takip eden Diyarbakır Borusunun suç duyurusunda dilekçesinde, Narin’in kaybolduğunun fark edildiğinin belirtildiği saat 17:40 ile gerçek kayıp saati yanıltıcı bilgiler nedeniyle örtüşmediğini belirtildi. 21 Ağustos 2024 tarihi itibariyle, kayıp saati ile yapılan arama çalışmalarının önemli ölçüde bugün dosya kapsamında şüpheli konumunda bulunan kişilerin yönlendirmesiyle gerçekleştirildiğinin görüldüğü belirtilen dilekçede, Jandarmanın kayıp kişiler ile ilgili yapacağı işlemlerde sıralandı.
“TÜMGENERAL VE JANDARMA PERSONELLERİ UZMAN DEĞİLDİ”
Dilekçede, Narin’in kaybettirildiği 21 Ağustos 2024 tarihi ve sonraki süreç itibariyle, arama çalışmalarında bulunan başta Tümgeneral olmak üzere jandarma personellerinin çocuğa ilişkin konularda ve özellikle kayıp çocuk vakalarında uzman olmadıkların belirtilerek, “Ancak, bu tür vakalara müdahil olmaları işleri olduğundan daha da karmaşık hale getirmektedir. Nitekim İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Selçuk Yıldırım’ın 28 Ağustos 2024 tarihinde yaptığı basın açıklamasındaki beyanları ve sonraki süreç itibariyle yaşananlarda, kayıp çocuk vakıasında görevli jandarma personellerinin bu alanda uzman olmadıkları ve sürecin hatalı ve eksik yürütülmesine sebebiyet verdikleri görülmektedir” denildi.
“ŞÜPHELİ OLMASI GEREKEN AİLE BİREYLERİ MAĞDUR OLARAK DEĞERLENDİRİLMİŞ”
Soruşturma makamı ve jandarma personellerince 19 gün süresince 267 kişinin beyanı alınmasına ve bu şahıslar arasında aile bireyleri bulunmasına karşın, şüphe ve şüpheli olma hususunda bir tespitte bulunulmadığı da ifade edilen dilekçede, “Kayıp çocuk vakıalarında ilk aşamada şüpheli olarak görülmesi gereken aile bireyleri mağdur konumunda değerlendirilerek, bu kişilerin delilleri karartması, gizlemesi ve yok etmesine olanak sağlamıştır” denildi.
“NARİN, 15.15 İLE 15.45 ARASINDA KAYBETTİRİLDİ, AMA ARAMALAR 17.40 BAZ ALINARAK YAPILDI”
Suç duyurusu dilekçesinde, Narin’in en son görüntü kaydının 15:15’te alındığını, kolluk tarafından görüntü kaydı tespit edildikten sonra, şüpheli aile bireylerinin beyanlarına dayanılarak 17:40 ve sonrasında kayıp olma durumunun gerçekleştiği belirtilerek arama çalışmalarına devam edildiği belirtildi. 19 gün boyunca bu şekilde devam eden arama çalışmaları Narin’in cansız bedenine ulaşılması ve şüpheli Nevzat Bahtiyar’ın ifadeleri ile yer gösterme beyanı sonrasında esasında 15:15-15:45 zaman dilimi içerisinde kaybettirildiğinin ortaya çıktığı belirtilerek dilekçede şöyle denildi:
“ŞÜPHELİ OLMASI GEREKEN AİLE BİREYLERİ, DELİLLERİ KAYBETTİRMİŞLER”
“Kayıp çocuk vakıasında, ilk aşama kayıp ihbarı üzerine başlayan tahkikat sürecinde, ilk andan Narin’in ölümüne ilişkin şüphe bulunmasına ve bir bütünen aile bireyleri, 15.15 saatini gösterir görüntüdeki patika yol güzergahındaki kişiler ile köyü sakinlerinin şüpheli, bilgi sahibi olarak beyanları alınması ve arama kurtarma faaliyetinde bulunmalarının engellenmesi gerekirken, bugün dosya şüphelisi olan ve tutuklu bulunan kişilerin arama faaliyetlerini manipüle ettikleri ve delillerin kaybedilmesine sebebiyet verdikleri görülmektedir. Kaldı ki, tutuklu bulunan 12 kişiden 6’sının delilleri gizleme, saklama ve kaybettirme suçundan tutuklanması da bunu göstermektedir.”
“FAİLLER İLE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALARDA NARİN'E ULAŞILMASI ENGELLENMİŞ”
Olayın failleriyle yürütülen arama çalışmalarında 19 gün boyunca Narin’e ulaşılmasına engel oluşturulduğu belirtilen Baro dilekçesinde, “Narin’in abisi Enes’in kolundaki ısırık izinin 7 gün sonrasında tespiti ve aradan geçen süre içerisinde DNA kalıntısının kalmaması ile morfolojik açıdan ısırığın Narin’e veyahut başka bir şüpheliye ait olup olmadığı hususunda tespiti imkansız hale getirmiştir” denildi.
“DEDİLLER ORGAZİNE BİR ŞEKİLDE KAYBETTİRİLMİŞ”
Diyarbakır Barosunun suç duyurusu dilekçesinde, otopsi sonrası çıkan biyolojik, kimyasal ve patolojik raporlar incelendiğinde, DNA örneklerinin bulunamayışı ölümün oluş şekli itibariyle delillerin organize bir şekilde kaybettirilmesinin amaçlandığını gösterildiği ifade edildi. Kolluğun bu süreçte şüpheli konumundaki kişileri mağdur olarak değerlendirdiği, bu kişilerden alınan bilgilerle arama çalışmalarını yürütmek suretiyle, arama çalışmasının sonuçsuz kalmasına doğrudan etki ettiği belirtilen dilekçede, Narin’in cansız bedeninin kaybettirilmesi ile olayın oluş şekli ile faillerin tespitine yarar şekilde delillerin kaybolmasına ihmal ve ya kasten katkıda bulunulduğu belirtildi.