Diyarbakır‘ın Sur ilçesinde bulunan tarihi Dört Ayaklı Minare önünde 28 Kasım 2015 tarihinde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin ölümüne dair açılan davanın 8'inci duruşması Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, Elçi’nin eşi Türkan Elçi, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, 18 baro başkanının yanı sıra,  Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri ile çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

Duruşmaya, "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek" suçundan tutuksuz yargılanan polisler S.T., M,S., ve F.T., Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) bağlandı. Ayrıca, 2 polisi öldürmekle suçlanan ve hakkında yakalama kararı bulunan PKK mensubu Uğur Yakışır hakkında “olası kastla ölüme sebebiyet verme” iddiasıyla ceza istenen duruşmada, Elçi'nin öldürüldüğü alanı gören Mardin Kebapevi'nin kamarasının incelenmesine ilişkin TÜBİTAK'ın raporu okundu.

'3 GÖRÜNTÜ KAYIP'

TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporda kameranın söz konusu tarihte kayıt yapmadığı, kayıtların 2010 yılına ait olduğu öne sürüldü. Kamera içinde 9 kaydın yer aldığını, bunlardan ise 3 görüntünün "kayıp" görüntü olduğu belirtilen raporda, Elçi'nin öldürüldüğü 28 Kasım 2015 tarihinde görüntünün bulunmadığı bilgileri yer aldı. Kamarada sürekli mavi ekranın görünmesinin arızadan kaynaklandığı ileri sürülen raporda, kamera incelemesinde görüntü silme verisine rastlanmadığı iddia edildi.

'OLAY YERİNİ GÖREN 3 KAMERADA DELİLLER KARARTILDI'

Rapora karşı söz alan Elçi ailesinin avukatı Gamze Yalçın İlboğa, olay yerini gören 3 kamera kaydının ortak özelliğinin Tahir Elçi’nin katledilme anına dair görüntülerin olmadığı olduğunu söyledi. İlboğa, olay yerinde PTT, Mardin Kebapevi, basın ve polis Foto Film Şubesi kamerası bulunduğunu, bu kameralardan olay yerini gören PTT kamerasının görüntüsünün 17 dakikasının, polis Foto Filim Şubesi'nin görüntülerinin 13 saniyesinin kayıp olduğunu, Mardin Kebapevi'nin kamerasının ise görüntülerinin olmadığını hatırlattı.

Mardin Kebapevi'nde işyerinin içini gören 3 kameranın çalıştığını ancak cinayet yerini gören 4'üncü kameranın çalışmamasının “delil karartması” olduğunu kaydeden İlboğa, “Biz 4 numaralı kameranın olay yerini gördüğünü biliyoruz. Bu görüntü öğeleri üzerinden bir delil karartılması yapıldı. Yine bu kamerada 9 kayıttan 3'ü kayıp. Yani 3 temel görüntü açılmıyor. Bunlar bize delillerin karartıldığını gösteriyor" dedi.

AVUKAT KARAMAN: ALİCENGİZ OYUNU VAR

Elçi cinayetine dair delil niteliğinde olan ve cinayet alanını gören Mardin Kebap Evine ait 4 numaralı kamera görüntülerine dair TÜBİTAK’tan gelen raporda, söz konusu görüntülerin 2010’a ait olduğu belirtildi. Raporda, görüntülerin silinmediği ve müdahale edilmediği de iddia edildi.  Rapora tepki gösteren avukat Mahsuni Karaman, "Mardin Kebapevi TUBİTAK, Alicengiz oyunuyla eski olduğunu gösteriyor. Daha önce aldığımız raporlarda 5 yıl 2 ay geride olduğu açık ve net. Siz mevcut Tarih Elçi cinayetinin işlendiği tarihe geliyorsunuz. Görüntü kayıtlarındaki tarihte manipülasyon var. Bütün bu görsel kaynakların kaybolması mümkün müdür? Bunun siyasi bir cinayet olduğunu biliyoruz. Görüntü kayıtlarının yeniden birlikte değerlendirilmesi gerekiyor” dedi.

YENİDEN KEŞİF TALEBİ

Taleplere ilişkin söz alan Avukat Zahide Beyda Tıraş Öneri, yeniden keşif ve tanık dinlenmesi talebini yeniledi. Olaydan sonra yapılan keşfin detay içermediğini dile getiren Öneri, keşfin PKK mensubu iki kişinin istihbarat tarafından takip edilmeye başlandığı Ceylan AVM önünden başlatılarak, Elçi'nin öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare'ye kadar yapılmasını istedi. Keşif sırasında sanıklar, tanıklar, müdahillerin hazır olmasını isteyen Öneri keşfin, sonradan tanıkların çelişkili beyanlarının tespiti için ses ve görüntü kaydı yapılarak yapılması gerektiğini belirtti. Öneri, olaya tanık olan polis, basın ve istihbarat mensuplarının keşif sırasında hazır edilmesini ve beyanlarının alınmasını da istedi.

Söz alan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, soruşturma ve kovuşturma sürecindeki isteksizliğe işaret ederek, "Tahir Elçi dosyasını asla cezasız bırakmayacağız. Ama maalesef dosya daha istediğimiz aşamaya gelmedi" dedi.

Eren, dosyada soruşturma sürecinde tanıkların, soruşturma savcısı ve sokağa çıkma yasakları döneminde Sur dosyasına bakan savcı tarafından karartılmaya çalışıldığını ifade ettiklerini belirtti. Eren, Sur'da yakalandığı ileri sürülen Deniz Ateş adlı tutuklunun Sur dosyalarına bakan savcının Elçi cinayetinin örgüt tarafından işlendiğini söylemesi durumunda cezai yaptırımdan kurtulacağı yönündeki vaadine ilişkin beyanı hatırlattı.

'DOSYADA SUR DOYASINI HAZIRLAYAN SAVCININ NE İŞİ VAR?'

Ateş'in söz konusu savcının ismini verdiğini anımsatan Eren, "Bu tanık, mahkemenizin huzurunda bunları söyledi. Peki, mahkemeniz bu suçu öğrendiğinde ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Biz HSK'ye şikâyette bulunduk. Sur dosyalarına bakan savcının ne işi var Tahir Elçi dosyasıyla? Görüntüyü toplayan, soruşturmayı yürüten savcıyla bir kurgu kurdular. Örgüt mensubuna ilişkin iddianame 5 yıl sonra hazırlanıyor, 2 polisi öldürmekten. Tahir Elçi davasıyla bunun nasıl bağı var? Bu dosya kapsamında hazırlanıyor. Bu dosyada 3 polis hakkında bilinçli taksirle öldürmekten, onun hakkında ise kastla öldürmekten ceza isteniyor. Bir dosyada hem bilinçli taksir hem kast nasıl oluyor? Tanıklar her şeyi açıkladı. Tanık kendisi mahkemede yüz yüze ifade vermek istedi ama siz reddettiniz. Biz cinayeti işleyen iradeyi ortaya çıkarmak istedik ama siz hep bundan kaçındınız" şeklinde konuştu. 

'POLİS MEMURU SOYLU’YU NEDEN DİNLEMEDİNİZ?'

Mahkemenin talepleri reddetme gibi kemikleşmiş bir tavrı bulunduğunu ifade eden avukat Orhan Kemal Cengiz, mahkemenin istihbarat elemanlarının dinlemesini reddettiğini hatırlattı. Cengiz, istihbarat elemanlarının dosyayla illiyet bağının bulunduğunu belirterek, bu konuda kuşkularını dile getiren polis memuru Ahmet Soylu'nun ihbarını hatırlattı. Cengiz, "Soylu ifade vermek istedi. Siz can güvenliği nedeniyle reddettiniz. Soylu'nun can güvenliği için kim tehdit? Kimin aleyhine ifade verecek, istihbaratçılar aleyhine verecek. Demek ki Soylu'nun can güvenliğine istihbaratçılar tarafından tehdit geleceğini kabul ettiniz" dedi.

'SUR'A GİRİŞ-ÇIKIŞ YASAĞI'

Dosyasının sürüncemede bırakılmaya çalışıldığına dikkat çeken avukat Mesut Beştaş, Elçi'nin "PKK terör örgütü değildir" sözleri nedeniyle hedef haline getirildiğini, bunun bir plan çerçevesinde yapıldığını belirterek, "Sûr'un giriş-çıkışa yasaklanması için Tahir Elçi'nin vurulması gerekiyordu" diye belirtti. Bu dönemde siyasilerin Elçi'yi hedef haline getiren demeçlerinin, sosyal medya paylaşımlarının ve şüphelilerinin de kapalı devre açık paylaşımlarının incelenmesini talep eden Beştaş, başta valilik ve güvenlik bürokrasisinde Tahir Elçi'ye yönelik tehditler karşısında bir koruma tedbir kararının bulunup bulunmadığının araştırılmasını istedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun dinlenme kararından vazgeçildiğini belirterek, "8 yıldır bir el bu cinayet aydınlatılmasın diye müdahale ediyor. Mahkemenin tavrı da gerçeğin açığa çıkmasını istemiyor algısı oluşturuyor" şeklinde konuştu.

Ardından, müdahillik talepleri reddedildiği için duruşmada savunma yapamayan katılımcı tüm baro başkanları ve avukatlar Diyarbakır Barosu vekili olarak söz alarak savunma yaptı. Duruşmaya SEGBİS'le bağlanan sanık polisler ise önceki savunmalarına ekleyecek bir şeylerinin bulunmadığını belirtti.

SAVCI MÜTALAA İÇİN DOSYAYI İSTEDİ

Taleplere ilişkin mütalaasını sunan iddia makamı ise tüm görüntülerin detaylı bir şekilde incelenmesi, keşif, Valiliğe Elçi hakkında tedbir kararının bulunup bulunmadığının sorulması talebinin reddini istedi. İddia makamı sanık Uğur Yakışır'ın yakalanmamış olması nedeniyle dosyada yargılanan sanıklar Fuat Tan, Mesut Sevgi ve Sinan Tabur açısından dosyayı sürüncemede bırakacağı gerekçesiyle Yakışır dosyasının ayrılmasını talep etti. İddia makamı, tevsii tahkikat talebinin olmaması durumunda esas hakkında mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın kendisine verilmesini istedi.

Talebin ardından mahkeme, karar vermek üzere duruşmaya ara verdi. Verilen ara ardından görülen duruşmada mahkeme heyeti avukatların tüm taleplerini reddetti. Savcılığın talebini dikkate alan mahkeme heyeti, savcılığın esas hakkında mütalaasını hazırlayabilmesi için dosyadaki tüm delil ve evrakların savcılığa gönderilmesine karar verdi.

Heyet, savcılığın esas hakkında hazırlayacağı mütalaayı celse arasında da mahkeme heyetine sunabileceğine de karar vererek, duruşmayı 6 Mart 2024 tarihine erteledi.

Editör: ALİ ABBAS YILMAZ