Kobanê Davası’nın 16 Mayıs’ta görülen karar duruşmasında tahliye olan siyasetçiler Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel ve Ayla Akat Ata, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır İl Örgütü binasında halkla bir araya geldi. Memleketi Malatya’dan gelen Tuncel’i, aralarında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır ile milletvekillerin olduğu grup kent girişindeki petrol ofisinde karşıladı
Ziyaretlerin kabul edildiği buluşmada ilk olarak konuşan DEM Parti İl Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin, “Mücadelemiz tüm tutsaklar çıkana kadar devam edecek” diye belirtti.
Örgütlü kötülüğe karşı örgütlü iyilik
Ardından konuşan Gültan Kışanak, Diyarbakır’da birlikte olmanın güzel olduğunu belirtti. Beraberliğin halka büyüyerek daha geniş bir halaya dönüşeceğine yürekten inandığını söyleyen Kışanak, “Çok eksiğiz. Burada üç arkadaşız ama aklımız, yüreğimiz, duygularımız halen siyasi rehine olan arkadaşlarımızda. Bugün eksiğiz ama inanıyorum ki önümüzdeki süreci daha güçlü karşılayıp bu beraberliği buluşturacağız. Yan yana olacağız. Maalesef bize hep yarım kalmak, üzüntüyle mutluluğu beraber yaşamak reva görüldü. Bütün herkesin mutlu olmasını istiyoruz. Örgütlü kötülüğe karşı örgütlü iyiliği mutlaka sağlayacağımıza inanıyorum. Karar, bizler açısından siyasi rehine olduğumuz gerçeğini bilenler açısından kabul edilmemesi gereken bir karar” ifadelerini kullandı.
‘Cezaevlerinin kapıları açılacak’
Son 8 yılda haksızlık, hukuksuzluk adına her şeyin yaşandığını, binlerce kişinin tutuklanarak cezaevine konulduğunu dile getiren Kışank, şunları belirtti: “Siyasi kumpas davaları açıldı. Siyasi rehine olduğumuzu ilk günden söyledik. Bu kötülük ve haksızlıkların sadece bizleri değil bütün halkları yıprattığını söyleyeceğiz. Bu sürecin artık gelinen aşamada taşınamadığının herkesin farkında olduğunu biliyoruz. Bugün kamuoyuna belki konuşmuyorlar ama bu ülkenin ekonomik olarak geleceğe açılabilmesi, uluslararası itibarını koruyabilmesi, ülke içinde demokrasinin yeniden inşa edilmesi için bu politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini biliyorlar. Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, Alp, Dilek, Günay hepsini alacağız, hepsi yanımızda olacak. Demokratik bir geleceği inşa etmek için cezaevlerinin kapıları tümden açılacak.
‘Kürt sorunun barışçıl, demokratik çözümü artık kapıya dayanmıştır’
Ülkenin siyasi sorunları cezaevleriyle değil doğru yol ve yöntemlerle çözülebilir. Gencecik insanların sırtına bu ülkenin bütün sorunlarını yüklemek ve onların üzerinden bu sorunu sanki çözüyormuşuz gibi yapmak haksızlık. 30 yıldır cezaevinde olan ve halen tahliye olamayanlar var. Haksız hukuksuz yargılamalar sonucunda verilen kararlar nedeniyle tahliye olmayan arkadaşlarımız var. Tecrit giderek ağırlaştırılıyor. Kendi doğrularımızı bulalım. Bu tecrit siyasetinin merkezi İmralı’dır. İmralı’da kurdukları tecrit sistemini ülkenin her yerinde bir şekilde ördüler. Dışarıdaki toplumsal tecridi kırabildiğimiz sürece İmralı’daki tecridi de kıracağız. Sorunlarımızı çözmek için aklımızı, beceri ve yeteneğimizi bir araya getirip, bu ülkenin ortak iyiliği için yol yürüyeceğimize inanıyorum.
Kürt sorunun barışçıl, demokratik çözümü artık kapıya dayanmıştır. Bugüne kadar izlenen savaş politikaları ile yola devam etmek artık imkansızdır. Ortak iyilik için ortak inşa dönemine girdiğimizi düşünüyorum. Belki tahliye olduk ama gerçek anlamda özgürlüğe kavuşmak için ciddi yolumuz var. Bunun için sizlerle mücadele edeceğiz. Dışarısı da kocaman bir hapishaneye dönüşmüş durumda. Bir açıklama yapmanın bile zor olduğu dönemi yaşadık. Bu tecrit ve izolasyon politikalarını yavaş yavaş kırmaya başladık. Halkın demokratik halklarını kullandığı, çözüm önerilerini tartıştığı süreci yaşayacağız. Genç yoldaşlarımızla bu yolu öreceğimize inanıyoruz. Biz yaş alamayan gençler olarak genç yoldaşlarımızla yürümek istiyoruz. Genç yoldaşları da bizlerle buluşmaya davet ediyorum. Cezaevinde tutsak olan tüm arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum. Bu kapıları hep beraber açacağız.”
‘Dayanışma cezalandırıldı’
Daha sonra konuşan Tuncel, kendilerini “jin, jiyan, azadî” sloganıyla uğurlayan tutsakların selamını getirdiklerini söyledi. Tahliye olmalarına rağmen gerçek bir özgürlükten bahsetmenin mümkün olmadığını dile getiren Tuncel, “Ancak hep birlikte özgür olabiliriz. Bu tahliye bu nedenle özgürlük ifade etmiyor. Koğuş arkadaşlarımızı, birlikte yargılandığımız arkadaşları içeride bıraktık. Kobanê Kumpas Davası’nı hepiniz biliyorsunuz. Burada yapılmak isteneni teşhir etmeye çalışıyoruz. Mahkeme kararı bir kez daha dayanışmayı cezalandırdı. AKP-MHP-Ergenekon, DAİŞ’e karşı sosyalistleri, Kürtleri, cezalandırdı. Bu sonucu tanımıyoruz. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kobanê Davası’ndan hala tutsak olan siyasetçilerin isimlerini tek tek sıralayan Tuncel, binlerce tutsağın cezaevinde olduğunu ve bunun sadece ailelerin sorunu olmadığını kaydetti. Cezaevlerindeki dayanışmanın dahi cezalandırıldığına dikkati çeken Tuncel, “Özgürlük haktır ve bunun bir gün dahi elimizden alınması suçtur. İnfazı bittiği halde cezaevinde tutulan yüzlerce arkadaşımız var. Bu kabul edilebilir değil. Faşizm uygulamaları, şiddet ve baskı uygulamalarını kabul etmiyor. Bu sadece onların sorunu değil. Bu ülkedede düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü yok. Türkiye’yi ‘korku cumhuriyeti’ne dönüştürdüler. Bunu ‘demokratik cumhuriyete’ dönüştürmeliyiz. Kürt halkına demokrasi güçlerine, kadınlara karşı örgütlü kötülük var. Bizler örgütlü iyiliği yaymalıyız” diye belirtti.
‘Newrozu izledik herkes barış istiyor’
Tecridin dünyanın her yerin insanlık suçu olduğunu belirten Tuncel, şöyle devam etti: “Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan şahsında bütün Türkiye halkları ve Kürt halkı karanlığa mahkum ediliyor. Türkiye’nin barışı, demokrasisi ve özgürlüğü oraya kilitlenmiş. Oradaki uygulamalar her yere yayılmıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin kaldırılması yeni bir yol açısından önemli. Televizyonda Newrozu izledik herkes barış istiyor. Barışın yolu İmralı’dan tecrit sistemini yıkmaktan geçiyor. Biri Gezi biri Kobanê davası var. İkisinin de gerçekleştiği süreç aynı süreçtir. Biri Türkiye biri Kurdistan cephesinde. Bu ikisinin kardeşliğini birleştirmek hepimize kazandıracaktır. Bu, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Can Atalay ve Osman Kavala meselesi değil. Bundan dolayı Gezi ve Kobanê kardeşliğini geliştirmek gerekiyor. Ancak bu şekilde ülkeyi birlikte barış, demokrasiye ulaştırmış oluruz.
‘Demokrasiyi inşa etme zamanı’
Kürtleri bir yandan hapsedip tutukladılar, bir yandan sessiz dilsiz bıraktılar. kayyım rejimi ile halk iradesini gasp ettiler. Geldiğimiz 2024’te AKP’nin bu politikası başarısızlığa uğradı. Çünkü Kürtler, sandıkta, sokakta, mahkeme salonlarında direndi. Barış herkesin talebi ise bunu birlikte inşa edeceğiz. Türkiye’yi bu kadar karanlığa sürdüler. Bugün ise AKP en zayıf halindedir. Haritanın renginin değişmesi, ülkedeki adalet, barış talebidir. Bunu hep birlikte örgütlemeliyiz. Demokrasi güçleri, aydınlar, kadınlar, ekoloji hareketi, bu sistemin yok saydığı, baskı uyguladığı herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Onlar dayanışmayı suç mu görüyor biz dayanışmayla Türkiye’yi hak ettiği yere taşıyacağız. Savaş çatışma, kapımızın önünde. Ortadoğu’daki gelişmeler var. Mazlum Filistin halkı ile dayanışmak ne kadar önemli ise Kürt halkı ile dayanışmak da o kadar önemlidir. Hem cezaevi, hem toplumsal konularda ne varsa sorunlarımızı hep beraber yan yana gelerek, birlikte örgütlenerek, barışı ve demokrasiyi inşa etme zamanı.’
‘Gücümüzü halktan aldık’
Son olarak konuşan Ata da konuşmasına, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında cezaevlerinde sürdürülen eylemlere dikkati çekti. Ata, “Sayın Öcalan avukatları ve ailesiyle görüştürülmüyor. ‘Barış esaret altında tutuluyor’ dedik ve bu kararı cezaevindeki mahpuslar olarak aldık. Bizzat eylemlerde, alanlarda buluşarak, dayanışarak sesimizi yükselteceğiz” dedi. Kobanê Davası’ndan hala tutsak olan siyasetçileri unutmayan Ata, İdare Gözlem Kurulları tarafından tahliyeleri engellenen tutsaklara değindi. İmralı’daki tecridin sonlanması için hukuk mücadelesini sürdüreceğini dile getiren Ata, devamında şu ifadeleri kullandı: “Bugüne kadar büyük bedeller ödemiş halkımla bunun mücadelesini vereceğim. Kobanê Kumpas Davası çözüm sürecinden intikam alan bir davadır. Hakkımızda verilen kararlarla bu açığa çıktı. Partimiz hakkında kapatma davası açılarak, bir davanın yargılananı olduk. Burada davanın arkasında yatan ise çözümsüzlüktür. Biz iktidarda kim varsa Türkiye halkları kime yetki verirse onları demokratik çözüme götürecek gücüz. Bize yetki veren halkların sözcüleri olarak çözümün, barışın, demokratik çözümün mücadelesini vereceğiz. İnanıyorum ki bu aradan geçen 9 yıllık zaman süreci birilerinin düşünmesi için fazlasıyla zaman verdi. Demokrasi olmadan ekonominin, şiddetin hiçbir alanında düzelme olamayacağını göstermiştir. ‘Kürdüm, Kursitanlıyım, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ı baş müzakerecisi olarak görüyorum. Kürt kadın hareketi durmuyor, duraklamıyor. O duraklamadığı sürece de o düşünce hep canlı kalıyor.’ Keşke bu 5 cümleyi günlerce anlatmak zorunda kalmasaydık. Hala ‘Kurdistan ve demokratik çözüm’ dediğimiz için yargılanıyorsak, ‘Beni var eden Kürt kadın hareketi vardır, en dinamik güçtür’ dediğimizde yargılanacaksak biz varız. Kısmi bir özgürlük yaşıyoruz ama yaşadığımız süreçler sahte olmaya devam ediyor. Benden önce alınmış bırakılmış arkadaşlarımız var. Bu sürece, bu yanlışa son vermek bizim boynumuzun borcudur. En büyük gücü halkımızda, annelerimizden aldık. ‘Karanlığın en zifirinde aydınlık vardır biz oraya yürüyoruz’ diyen halkımızdan aldık.”