Diyarbakır'ın yanı sıra bir çok ilde bir zamanlar acı dolu meslek haline gelen ayı oynatıcılığı oldukça eskilere dayanır.
Eğlence adı altında bilinen ayı oynatıcılığı, Doğu Roma'ya kadar uzanan çok eski bir çingene geleneğinden kaynaklanıyor. Genç ayılar, doğal ortamlarından koparılarak insanlık dışı yöntemlerle eğitilir, sirk hayvanları gibi davranmaları için koşullandırılırdı. Ayılar, örneğin ayaklarının altında yanıcı bir ateşle ilişkilendirilen def sesini duyduklarında korkuları üzerinden eğitilir ve bu sesi duyduklarında acı çekeceklerini düşünerek zıplarlardı.
Bu işkence, çingenelerin pazarladığı bir tür "oynatma" şeklindeki eylem. Aslında ayıları kuru ekmekle ödüllendirerek onları belirli hareketleri yapmaya zorlayan bir rezillikti. Bazı kişilerin ayılarla güreşmeyi teklif ettiği durumlarda, oynatıcılar, kontrol için zincirlerle ayıları sakinleştirirlerdi. Güçlü bir hayvan olan ayılar, istenmeyen durumlarda bile kontrol altında tutulabiliyordu.
40 YIL ÖNCE YASAKLANDI
1960 lı yıllar, Diyarbekir Urfakapı surları üzerinde ayı oynattırıcısı ve Melikahmet camii, arkasında Sefa Parli minaresi, karşısında Taş mektep, geride Ulucamii minaresi...İki foto birleşmiş kolaj yapılmış. (kaynak: Diyarbakırli Saripişo)
Burunlarına takılan bir halka ile bağlanmış ayıları, oynatıcılar, sert komutlar ve def sesiyle yönlendirirdi. Terbiyecileri, genelde ayılara; ''hamamda kocakarılar nasıl bayılır'' komutu verirdi. Komutu alan ayı da bayılır gibi yapardı. Zaman zaman komutu yerine getirmeyen ayılar terbiyecisi tarafından sopayla dövülürdü.
Ayı oynatıcıları gösteri sonrası, izleyenlerden ''Gönlünüzden ne koparsa'' deyip para toplarken, ayı ile fotoğraf çektirmek isteyenler de ayrıca ücret öderlerdi.
Ayıların gördüğü baskı, zorlama ve zaman zaman dövülmenin de olması nedeniyle acı dolu meslek olarak adlandırılan ayı oynatıcılığı yaklaşık 40 yıl önce yasaklandı.
Fotoğraf: antolojidiyarbakir