Haber / Ayşegül Yaşar
Bir milyon yılı aşkın bir zaman dilimini kapsayan dilin gelişimine neyin etkin olduğunu öğrenince inanamayacaksınız?
Dilin kökeni, nasıl doğduğu ve nasıl yayıldığı bilimin en zor ve en merak edilen konusu. İnsan vücudunun en önemli parçalarından biri olan dil, duygu ve düşünceleri ifade etme konusundaki anlaşmaları sağlayan bir olgu. İnsanın bilişsel evriminin en önemli başarılarından biri olan dilin tarihi ilk insanların var olduğu yüzbinlerce yıl öncesine kadar dayandığı üzerinde duruluyor.
Araştırmalar, dilin doğuşu ve kökeni hakkında kesin bir yorum yapmasa da ilk insanların doğayı ve hayvanları taklit ederek, konuşma yeteneğini geliştirdikleri kaydediliyor.
Dilin gelişimi ve insanların konuşmasına etken olan nedenlerle ilgili çeşitli hipotezler üzerinde durulurken, bunlardan birinin de ''dedikodu'' olduğu belirtiliyor. Bu varsayıma göre, insanlar dedikodu yapmak için konuşmaya başlamış.
DÜNYANIN EN ESKİ MEDYASI
Dedikoduyu dünyanın en eski medyası olarak isimlendiren Araştırmacılar, söylenti ve dedikodunun iletişim sürecinin informal boyutu olduğunu, insanların gündelik yaşamda dahil olduğun sosyal ortamlar olduğunu belirtiyor.
''Aslında söylenti ve dedikodu bir iletişim tarzı ve başlı başına bir medyadır. Hemen hepimiz, bizi kuşatan dünyada, çeşitli ve değişik görüşler, imajlar, fikirler ve inançlarla yaşarız'' diyen araştırmacılar, insanların dil konusunda şaşırtıcı bir ilerleme gösterdiklerini ifade ediyor.
Yaklaşık 1,8 milyon yıl önce yaşamış olan insan türü Homo erectus’un beyninin eski türlere oranla çok daha büyük olduğunu ifade eden araştırmacılar, şunları söylüyor:
''Afrika’dan göç edip Avrupa ve Asya’da yeni topluluklar kurdu. Büyük beyinler daha ileri toplumların ve daha ayrıntılı bir dilin gelişmesi demekti.
Modern insan (Homo sapiens) 200 bin yıl önce ortaya çıkmaya başladığında modern dil için gereken gen türü de güncel haline evrilmişti artık. Fakat dilin gelişim süreci tek baçına dedikodunun kökenini açıklamaya yetmiyor.''
''Dilin Tarihi'' kitabının yazası Steven Roger Fischer, kitabında yaptığı tespitte; ''Alet yapımı dil gerektirmez. Fakat Cebelitarık Boğazı’nın ‘toplu göç’le geçilmesi, -Endonezya’daki Wallace Çizgisinin geçilmesi gibi- dilin bilinmesini gerektirir. Yani insanlara, taştan veya ağaçtan bir tekerleğin yapımı için dil gerekmeyebilir ancak bir kağnı arabası yapıp onunla yük taşıyabilmek için dil şarttır.''
''Dedikodunun gelişmesi için öncelikle dil gerekir. Dilin ilk nasıl ortaya çıktığını tespit etmesi de zor'' diyen araştırmacılar, dedikodunun özel ve yakınlık içeren bir insani davranış olduğu görüşünde.