Ferit Aslan
Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde her yıl on binlerce kişinin türbesini ziyaret ettiği Şeyh’in, şairlik yanını, felsefe, mantık, astronomi ve kimya alanlarında eserler bıraktığını biliyor muydunuz?
“Öğrenmeye, Öğretmeye, Kaydetmeye adınmış Hayatlar” sergisinde Diyarbakır Hafızası, bu kez projeksiyonu Şeyh Abdurahman Aktepe’nin üzerine tuttu.
Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Aktepe köyünde 1854'te doğan Şeyh Abdurahman Aktepe, ilk eğitimini babası Nakşibendi-Hâlidî şeyhi Hasan-ı Nurani'den aldı. Arapça, sarf ve nahiv bilgisini Şam'daki medreselerde geliştirdi. Eğitimini tamamladıktan sonra kendisi de Aktepe köyündeki medresede müderrislik yaptı.
"Ruhi" ve "Şemseddin" mahlaslarıyla, didaktizmi ve lirizmi zarif bir ustalıkla buluşturan şiirler yazan Şeyh Abdurrahman Aktepe, felsefe, mantık, astronomi ve kimya ilimlerine özel ilgi duyuyordu.
Bilim, sanat ve astronomiye adanmış bir hayat
Diyarbakır ve çevresindeki ay, güneş, yıldız ve gezegen hareketlerini takip etmiş, güneş sisteminin ceviz kabuklarından bir modelini yapmak istemişti. Kifâyetü'l Ewqât ismini taşıyan, sadece astronomi üzerine bir eseri mevcut. Kitâbü'l Mantık, mantık ve felsefeye dair konularda her biri 90 sayfadan oluşan iki ciltlik eseri. Kitâbu'l Tib adlı eseri ise çeşitli hastalıkların tedavisi ve bazı ilaçlar hakkında özlü bilgiler içeriyor.
Şeyh Abdurrahman Aktepe, 1910 yılında hayatını kaybetti.
Her yıl türbesine on binlerce kişi ziyaret ediyor
Çınar ilçesine bağlı Aktepe köyündeki Şeyh Abdurahman Aktepe'nin türbesini her yıl on birlerce kişi ziyaret edip dileklerinin yerine gelmesi türbenin duvarlarına taş yapıştırıyorlar. Ancak görevliler, kadınları, "Duvara taş yapıştırmakla dilek yerine gelmez" diye uyararak taşları söküyorlar.