Tahir Elçi, 9 yıl önce katledildiği Dört Ayaklı Minare önünde anıldı. Anmada, Elçi'nin faillerinin açığa çıkarılmadığına işaret edildi.

Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi'nin Dört Ayaklı Minare önünde 28 Kasım 2015’te katledilmesinin üzerinden 9 yıl geçti. Elçi, katledilişinin 9’uncu yıl dönümünde anıldı. Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen avukatlar ve yurttaşlar, Elçi'nin katledildiği Dört Ayaklı Minare önüne yürüyüş düzenledi.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, baro başkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve çok sayıda kişi yürüyüşte yer aldı.

Dört Ayaklı Minare önünde yapılan anmada, Ahmet Kaya’nın "Diyarbakır Türküsü" ile Tahir Elçi'nin katledilmeden önce yaptığı son konuşma dinletildi.

Anmada Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, TBB Başkanı Erinç Sağkan ve Türkan Elçi birer konuşma yaptı.

Elci Sagkan

Türkan Elçi, 9 yıl sonra eşinin ardından şunları söyledi:

“Bugün yine hain bir pusunun kurulduğu, masum bir hukuk insanının kanıyla kirlenen bir caminin avlusunda, acı figanımıza şahitlik yaparak göğe yükselen bir minarenin ayaklarının altındayız.  9 yıldır biz burada, bu kanlı sokaktayız.

Biz zulme uğrayanlar, hakkı olan adaleti arayıp da bulamayanlar, en az kendileri kadar başkaları için de huzur isteyenler, hukukun gücüne inananlar, kul hakkına riayet edenler, kardeşçe bir ülke hayal edenler, canavarın pençesinin arasında saklı tutulan temel hak ve özgürlüklerimizin, yaşam hakkımızın ve adalet hakkımızın talebi için, adaletsizlik ve zulümle tescillenmiş bu çıkmaz sokaktayız. Bugün biz yine burada, zulmün aynası olan bu karanlık sokaktayız.

Gözünü kırpmadan insan öldürenlere,

Hukuku yok sayanlara,

Kardeşi kardeşe kırdıranlara

Tarihi miraslarımızı yok edenlere

Şehirlerimizi savaş meydanına çevirenlere

Huzurumuzu delik deşik edenlere

Yaşam hakkının kutsal olduğunu ve hukuka inandığımızı,

Kardeşçe ve huzur içinde bir ülke tahayyülümüzün olduğunu anlatmak için yine bu sokaktayız.

Biz geldik,

Gizli cebimizde savaşı saklamadan toplumu kandırma niyetiyle türlü türlü hileye, , desiseye, kandırmacaya tevessül etmeden, ülkemizin hak ettiği huzuru, barışı ve insanın yaşam hakkının kutsallığını bıkmadan usanmadan anlatmak için biz kardeşçe geldik.

Yalansız, dolansız, riyasız, karşıdakini kandırmaya tevessül etmeden barışın bu topraklar için şart olduğuna, biz barışa inananlar olarak geldik.

Her yıl biraz daha çoğalarak, her yıl biraz daha inanarak geleceğiz.

Kürt geleceğiz,

Türk geleceğiz,

Laz ve Çerkez geleceğiz. Rengimiz, dilimiz, mezhebimiz birbirinden farklı olsa da biz insan olduğumuz için, aynı yaradan tarafından yaratıldığımıza inandığımız için geldik, gelmeye devam edeceğiz.

İnsan ve yurttaş olmaktan haklarımızın var olduğunu duyurmak için, bu memleket bizim, bu memleket hepimizin demek için geldik, gelmeye devam edeceğiz.

Yoksul halkların aşının, düşünen insanların başının üzerinde lanetli bir bulut gibi dolaşıp zulüm yağdıranların zulmüne karşı,

Kendi şahsi menfaatimiz için değil, kendi saltanatımız ikbalimiz için değil, toplumun masum çocukları, gencecik evlatları, gözü yaşlı anneleri için, barışın şart olduğunu anlatmaya geldik.

Kendilerine benzemeyenlerin yaşam hakkının üzerinde taht kurup gemilerini zulüm denizinde yüzdürenlere, hayatın sonsuz olduğunu zannedip gaflete düşenlere her ömrün bir sonunun olduğunu, bir sabah evden çıkılıp eve geri dönülmeyeceğini, yaşanan her şeyin geride bırakıldığını, sonsuzluğa bir kefenle gidildiğini, geride kalanların hatıralarında zulümle veya şükranla anılmanın tercihini hatırlatmak için geldik.

Biz ölümü tadanlar, biz geride kalanlar, gidenlerin gidişine tanık olanlar, biz insan olmaktan başka çaresi olmayanlar, halkın halktan başka kimsesi olmadığına inananlar, her türlü şiddete, kimden geldiğine bakmaksızın, savaşa karşı durmak için, sadece ve sadece mazlumun yanında duracağımızın sözünü vermek için bu sokağa geldik.

Biz geleceğiz, kimlerin hatıralarımızda zulüm tahtında oturduğunu anlatmak için geleceğiz.

Biz kimsenin hakkına girmemenin, insanların ölümüne vesile olmamanın huzuru, rahatlığı ve inancıyla geleceğiz ve bu dünyadan hiç kimsenin vebalini boynumuza yüklemeden göçüp gideceğiz.

Alçakça bir cinayetin üzerinden değil 9 yıl,

Yıllar yılı geçse de derdimizi; burada, bu sokakta bu topraklar için dilinden barış dökülürken gadre uğramış yerde yatan bu masuma bıkmadan, usanmadan, yalnızlığa kapılmadan çoğalarak anlatacağız.

Andımız olsun ki biz mazlumun yanında durarak zalimlerin zulmünün karşısında durmaya devam edeceğiz.”