Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde komuta ettiği Bolu Komando Birliği’nde 11 köylüyü öldürme emri vermekten yargılanan Tuğgeneral General Yavuz Ertürk’ün davası, zaman aşımından düşürüldü.

Kulp Davasi Zaman Asimi Karari

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında dağınık mezralardan oluşan Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve Şuşan, Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyü Licik mezrası civarında Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Komando Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamadı. 5 Kasım 2004’te zorla kaybedilen 11 kişiye ait toplu mezar bulundu. 11 Ekim 2013 tarihinde konuyla ilgili düzenlenen iddianamede Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek”, “halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması talep edildi.

İddianame Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi; ancak dava daha sonra “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledildi.

Beraat kararı verildi

Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yürütülen yargılamada, 24 Mayıs 2018’de iddia makamı, Ertürk’ün tüm suçlardan beraatını istedi. Mahkeme, 19 Eylül 2018 tarihli son duruşmada, savcılık mütalaası doğrultusunda “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçuna bağlı kamu davasının zamanaşımından düşmesine; Ertürk’ün 11 kişiyi “taammüden öldürmeye azmettirmek” ve” halkı isyana teşvik suçlarından” ise ayrı ayrı beraatına karar verdi.

4 yıl bekletip zaman aşımından düşürdü

Beraat kararına karşı mağdur yakınları Dosyayı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşıdı. Bölge Adliye Mahkemesi, mahkemenin kararında bir isabetsizlik bulmayarak 9 Aralık 2020’de kararı onadı. Onama kararına karşı avukatlar bu sefer Yargıtay yolunu tuttu. Bu süreçte dava henüz zaman aşımı süresini tamamlamazken Yargıtay’da incelemeye alınan dosyada, 3 yıl 5 ay karar çıkmadı. Dosyayı 3 yıl 5 ay bekleten Yargıtay, 14 Şubat’ta dosyada zaman aşımından düşme kararı verdi. Yargıtay, beraat kararının onanması ya da bozulması yönünde karar kurmadan düşmesine karar verdi.

Zamanaşımı kararına karşı avukatlar Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yoluna giderken, karara tepkiler ise sürüyor.

Diyarbakır Barosu ve CHP Diyarbakır Milletvekili zamanaşımı kararına tepki gösterdi.

‘İnsanlığa ilişkin suçlar zamanaşımına uğramaz’

Diyarbakır Barosu’nun zaman aşımı kararına ilişkin paylaşımında ““Kulp İlçesi Alaca Köyünde, 1993 yılında 11 sivil insanın operasyona çıkan askeri birlik tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybettirilmesi davasında; Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, 19.09.2018 tarihinde açık tanık beyanları ve somut delillere rağmen sanık hakkında beraat kararı vermişti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 5 yılı aşan istinaf ve temyiz sürecinden sonra zamanaşımı gerekçesiyle dosya hakkında düşme kararı vermiştir.

1990’lı yıllarda kamu görevlilerince işlenen başta yaşam hakkı olmak üzere ağır insan hakları ihlallerine konu suçlarda, yargının cezasızlık pratiği maalesef sistematik bir devlet politikasına dönüşmüştür. Benzer birçok dava dosyası güvenlik gerekçesiyle önce ülkenin batı illerine nakledilmiş, sonrasında tek tek beraat ya da zamanaşımı gerekçesiyle cezasızlıkla sonuçlanmıştır.

Diyarbakır Barosu olarak insanlığa karşı işlenen suçlarında zamanaşımının işlemeyeceğini bir kez daha hatırlatıyor, ilk günden beri takip ettiğimiz “Kulp Katliamı Davasında” hukuk mücadelesini sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşırız” “ ifadeleri yer aldı.

‘Zaman aşımı kararı, daha büyük mağduriyetler yaratır’

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

“Memleketim #Kulp'ta 8-24 Ekim 1993 tarihinde gözaltına alınan ve gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan 11 yurttaşımızla ilgili açılan insanlığa suç kapsamındaki davada #Yargıtay, "Zaman aşımından" düşürülme kararı verdi.

Failler bilsin; insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yoktur; elbet devran döner, hesap sorulur.

Gözaltına alınan yurttaşlarımızın yakınlarının görgü tanıklığına göre açık alanda 12 gün gözaltında tutulduktan sonra 2 helikopterle bölgeden alınarak #Bingöl yönüne götürüldüler ve kendilerinden bir daha haber alınamadı.

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, 1997-1998 yılında konuya ilişkin 23 kişinin tanıklığına başvurdu. 2001 yılında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 600 Bin Sterlin tazminat ödenmesine karar vermişti.

2004 yılında da ortaya çıkan toplu mezarla, 11 yurttaşın akıbeti belli oldu. Aradan geçen 9 yıllık süreçte, soruşturma tamamlandı, dava açıldı, bu dava Diyarbakır’dan Ankara’ya taşındı ve bugün Yargıtay 1. Ceza Dairesinin “Zaman aşımı” kararıyla düşürüldü. Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararlarına rağmen bu karar hukuka ve insan haklarına aykırıdır.

Yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlali, en ağır insan hakları ihlallerindendir ve zaman aşımı kararı, daha büyük mağduriyetler yaratır.”

Editör: ALİ ABBAS YILMAZ