Yaşamın 9 bin yıl kesintisiz devam ettiği ve onlarca medeniyetin izini taşıyan kadim kent Diyarbakır çeşitli tarihler yerli ve yabancı bir de James Silk Buckingham. 1827'de Diyarbakır'ı ziyaret eden İngiliz gezgin Buckingham, seyahatnamesinde şehrin surlarının dört ana kapısının Arapça isimlerini kaydetti: Bâbü’l-Mardin, Bâbü’l-Rum, Bâbü’l-Cebel ve Bâbü’l-Cedid.
Bu isimler, sırasıyla Mardin, Urfa, Dağ ve Yeni Kapı olarak bilinen kapılara işaret ediyordu. Ancak Buckingham'ın dikkatini çeken bir detay vardı: Kapıların Arapça isimlerinin yanı sıra Türkçe karşılıklarının da kullanılıyor olması.
Bu durumun, akıllara şu soruyu getirdiğine değinen Buckingham, notlarında şu ifadelere yer veriyor:
''Diyarbakır'da Arap nüfusu az olmasına rağmen, sur kapılarının isimleri neden Arapça? Cevap, şehrin derinliklerinde saklı. Geçmişte Arap hakimiyetinde kalan Diyarbakır'da, bu isimler o dönemin kalıntıları olarak günümüze ulaşmış olabilir.''
KAPILAR NEREYE AÇILIYOR?
Buckingham'ın seyahatnamesinde; ''Bâbü’l-Mardin'in (Mardin Kapısı): Güneybatıya, Mardin şehrine.
Bâbü’l-Rum'un (Urfa Kapısı): Batıya, Anadolu'ya.
Bâbü’l-Cebel'in (Dağ Kapısı): Kuzeye, dağlara.
Bâbü’l-Cedid'in (Yeni Kapı): Doğuda Dicle Nehri'ne açılıyordu'' şeklinde belirtiliyor.