Diyarbakır Müşiri İsmail Paşa, genç kızlar ve dulların evlenmelerini teşvik için ferman yayımladı

Diyarbakır’da 19. yüzyılda kadına yönelik hak ihlalleri ve evlilik sorunları, bugünün Türkiye’sinde hâlâ tartışılan konular arasında yer alıyor. Ancak Osmanlı Devleti'nin arşivlerine bakıldığında, kadına yönelik şiddete ve zorla evlendirilmelere karşı devletin müdahale ettiği dikkati çekiyor.

PAŞA'DAN EVLİLİK FERMANI

Osmanlı döneminde evlilik, toplumsal düzenin temel taşlarından biri olarak görülüyordu. 

Diyarbakır Müşiri İsmail Paşa'nın 1845 yılında gönderdiği ferman, bakire kızlar ve dulların evlendirilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını emrediyor. 

Kızların rızası olmadan kıyılan nikahların geçersiz sayılacağı da vurgulanırken, bugün Türkiye’de zorla evlendirmeler ve çocuk yaşta evlilikler hâlâ ciddi bir sorun olarak duruyor.

ZORLA EVLİLİKLER VE İPTAL EDİLEN NİKAHLAR

Arşiv kayıtlarında, Diyarbakır'da zorla evlilikler, dava ve iptal edilen nikahlar da yer alıyor. 

1830 yılında Fatma adlı bir kadının, kocası Halef'e karşı açtığı dava, tarihin tozlu sayfalarından gün yüzüne çıkıyor. 

Diyarbakır'da 50 kişi noter kurasıyla işe alınacak Diyarbakır'da 50 kişi noter kurasıyla işe alınacak

Fatma, amcası Ali'nin kocasının kız kardeşini kaçırdığını ve bu durum üzerine Ali'nin kendisini zorla Halef ile evlendirdiğini mahkemeye bildiriyor. Mahkeme, bu zorlamayı kabul etmeyerek nikahı geçersiz saymış. 

Aynı şekilde 1829 yılında yine Ali adlı bir kişi, karısı Zeynep’in kendisini terk ettiğini bildirerek mahkemeye başvurmuş, ancak Zeynep’in zorla nikah yapıldığını belirtmesi üzerine Ali'nin talebi reddedilmiş. 

Günümüzde hâlâ kadınların zorla evlendirildiği ve bu evliliklerden kurtulmak için mücadele ettiği bir dünyada, Osmanlı dönemi belgeleri, kadının rızasının ne denli önemli görüldüğünü gösteriyor.

KADINA ŞİDDET

1834 yılında Hay Hatun adlı kadın, kocası Abbas’ın kendisini dövdüğünü ve kötü muamelede bulunduğunu bildirerek, mahkemeye başvurarak boşanma kararı alıyor.

Kadına yönelik şiddetin Türkiye’de sıkça görüldüğü günümüzde, Osmanlı dönemi Diyarbakır’ında bile bu tür olaylara kayıtsız kalınmadığını görmek, düşündürücü bir karşılaştırma sunuyor.

NAFAKA VE BOŞANMA HAKLARI

Kadınların nafaka talep etme hakkı, Osmanlı'da da mevcut. 1834 yılında Emine adlı kadın, kocası Ahmed'den boşanmış ve oğlu Mahmud için 24 akçe nafaka bağlanmıştır. 

Aynı şekilde, 1826 yılında bir başka belge, boşanan bir kadına 30 kuruş nafaka bağlandığını ortaya koyuyor. 

Bugün nafaka hakları üzerine süren tartışmalar, kadınların Osmanlı dönemindeki haklarıyla karşılaştırıldığında, tarihten çıkarılacak derslerin ne denli önemli olduğunu gösteriyor.

Osmanlı döneminde kadınların mahkemeye başvurarak boşanma talebinde bulunabilmesi, 1826 yılının Mart ayında Esma Hatun’un, kocası Bezzaz Molla İsmail’den boşanma davası açmasıyla belgelenmiştir. 

Esma Hatun’un kocası, bu isteği kabul ederek boşanmayı onaylamıştır. 

Tarihî belgeler, kadınların kocalarıyla anlaşamadıkları durumlarda mahkemeye başvurabileceğini ve haklarını savunabileceğini gösteriyor.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KADIN HAKLARI

Bugün Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve hak ihlalleri hâlâ büyük bir sorun olurken, Osmanlı döneminde kadınların haklarını savunabilmesi ve devletin bu konuda aldığı tavır, geçmişle günümüz arasında düşündürücü bir köprü kuruyor.

Bu belgeler, Diyarbakır’da kadınların haklarının korunduğunu ve şiddete karşı durulduğunu ortaya koyuyor. Ancak ne yazık ki, bu tarihi perspektif, bugünün Türkiye’sinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda hâlâ eksikliklerin olduğunu acı bir şekilde hatırlatıyor.

KAYNAK: Prof. Kenan Haspolat

Editör: EYYUP KAÇAR