İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi 25 Kasım vesilesiyle “Ayrımcılığın, Şiddetin, Sömürünün ve Yok Sayılmanın Kıskacında Kadın İş Cinayetleri...” raporu açıklandı.

‘KADIN İŞSİZLİĞİ ORANI EKONOMİK KRİZ ETKİLERİNİN EN FAZLA HİSSEDİLDİĞİ 2009’U AŞMIŞ DURUMDA’

Raporda “2013’ten bugüne en az 1349 kadın işçiyi iş cinayetlerinde yitirdik” denildi. “İşyerinde kadına yönelik cinsel taciz ve şiddet de bir işçi sağlığı ve güvenliği sorunudur”, “Ekonomik şiddet ve kadın işçiler” konusunda şu ifadeler kullanıldı: “Kadınlar, okumalarına ve çalışmalarına izin verilmeyerek ekonomik şiddete maruz kalıyor. Ücretsiz ev emekçisi kadınların pek çoğu sorumluluklarından kaynaklı ücretli bir işte çalışamıyor. Ekonomik krizlerin en hızlı ve en çok yoksullaştırılan, sosyal güvenlik korumasının dışına çıkartılan, kemer sıkma politikalarının en fazla uygulandığı kesim de kadınlar oluyor. Kadın işsizliği oranı ekonomik kriz etkilerinin en fazla hissedildiği 2009’u aşmış durumda ve işsizlikte kadın ve erkek oranı arasındaki fark giderek açılıyor.”

‘EN AZ 140 KADIN İŞÇİYİ İŞ CİNAYETLERİNDE KAYBETTİK’

Kadın emeğinin sömürüsünde var olan şiddet politikalarına değinilen açıklamada “2013-2023 (ilk on ay) yılları arasında en az 1379 kadın işçi hayatını kaybettiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:  “*İSİG Meclisi verilerimize göre; 2013’te en az 103, 2014’te en az 131, 2015’te en az 121, 2016’da en az 110, 2017’de en az 117, 2018’de en az 120, 2019’da en az 115, 2020’de en az 148, 2021’de en az 165, 2022’de en az 109 ve 2023’ün ilk on ayında en az 140 kadın işçiyi iş cinayetlerinde kaybettik.”

‘İŞYERİNDE KADINA YÖNELİK CİNSEL ŞİDDET, TACİZ, CİNSEL SATAŞMA TEHLİKESİNE KARŞI ÖNLEM ALINMALI’

Gerçekleşen iş cinayetlerinin daha ayrıntılı verileri aktarılmasının ardından “Emeğimizin ve bedenimizin sömürülmesine, yaşamlarımızın çalınmasına karşı” başlığı altında şu talepler sıralandı:

“1- Toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne son verilmelidir.

2- Kadın işlerinin ‘tehlikesiz ve basit’ olduğu ön yargısı yıkılmalıdır.

3- Yeniden üretim atölyelerine dönüşen evler ve işyerleri sağlık ve güvenlik risklerine karşı güvenli hale getirilmelidir.

4- Gerek devlet tarafından gerekse emek ve meslek örgütleri tarafından oluşturulan işçi sağlığı ve güvenliği politikaları toplumsal cinsiyet açısından tekrar düzenlenmelidir.

5- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, işyerlerinde ve evlerde kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı işlerin ve bu işlerde çalışan kadınlarda rastlanan ortak sağlık sorunları ve riskleri rapor edilmeli ve kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır.

6- Kadınların çalışma alanlarındaki kimyasal, biyolojik, fiziksel, ergonomik vb. riskler saptanmalıdır.

7- İşyerinde kadına yönelik cinsel şiddet, taciz, cinsel sataşma tehlikesine karşı önlem alınmalı, bu konu sendikaların toplu sözleşmelerinin önemli bir gündemi olmalıdır.

8- İşyeri toplu sözleşmelerinde, işkolu ve ülke bazındaki çerçeve sözleşmelerde kadın meslek hastalıklarına dair maddeler konulmalıdır.

9- Ev ve bakım hizmetleri azami ölçüde kamusal alandan ücretsiz karşılanmalıdır.

10- Kadınlar çifte mesaisinin yıpratıcılığı ve üstlerindeki aşırı iş yüküne bağlı fiziksel ve ruhsal zararlar toplamı bir meslek hastalığı tanımı getirilmelidir.

11- Başta İş Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası olmak üzere bütün yasa ve yönetmelikler toplumsal cinsiyeti gözetecek bir biçimde yenilenmelidir.”

Editör: ALİ ABBAS YILMAZ