Mardin Kızıltepe’de Hêlîn Pirtûk sahafın sahibi Kerem Qosarî , çok dilli sahafçılık hedefine adım adım yaklaşırken, "Askıda kitap götür, oku ve getir!" kampanyasıyla ücretsiz kitap veriyor.

Kerem Sahaf Kiziltepe

Hazırlayan: Esma Malgir

“İçerde canlanan kitapların fısıldaşmaları içinizdeki sessizliği bozar”

'Goethe'nin bir sözüydü: Koleksiyonerler mutlu insanlardır. Sahafçılık hem bir meslek erbabı hem de koleksiyoncudur aynı zamanda. O zaman Goethe'nin yukarıdaki sözüne atıfta bulunarak sahafçılar da koleksiyoncular gibi mutlu insanlardır diyebiliriz. Tam da bunu düşünürken aklıma Kızıltepe Hêlîn Pirtûk Sahaf geldi. Hêlîn Kürtçe de “yuva” anlamını taşımaktadır. Coğrafyamızda yuvasızlık ve kimliksiz ruhumuza kök salmış durumda… Hêlîn Sahaf ile tanışınca ve içindeki kitapların sıcaklığını hissedince, bu yuvasızlık ve kimliksiz pozisyonundan uzaklaşıyor, kitaplar yardımınıza koşuyorlar... Kitapların da kendilerine göre keder ve kaderleri olur. Bazen yüzlerce kitap arasında tek başınadırlar; bir sürü ebediyete göçmüş veya hâlâ yaşayan yazarların mısralarında kendimizi bulur ve o mısraların sayfalarına dokununca sanki ölü yazalar dirilir, yaşayanlarla da diyaloga geçeriz. Bizler o kitapları okuduğumuzda; o mısralar ve cümleler yeniden dirilir, yalnızlıkları kader olmuşunu değiştirir... İşte bunun adresi ve çaresidir Sahaflar… Sizi fark ettirmeden yavaş yavaş kendine çeker. İçerde canlanan kitapların fısıldaşmaları içinizdeki sessizliği bozar...

Kerem Sahaf Mardin

“Bir astronom gibi eski ve yeni kitapların arasında kaybolur”

Hêlîn Pirtûk Sahaf’ın kurucusu eğitimci yazar Kerem  Qosarî deyimine göre, “Para biriktirerek değil de kitap ve anı biriktirerek küçük bir servet sahibi olduğunu söyler.”

O bu zenginliğini tadını çıkarmakla kalmaz, sizlere de bu servetten bol bol ikramda bulunur. Her geçen gün önlenemez bir şekilde monotonlaşmaya başlayan yaşamımızın bir gıdım nefes alması için; değişik aktivite listeler yapılmalı ve kanımca bu listeye de sahafları da eklenmeliyiz. Bir astronot yalnız başına rasathanede kalıp teleskoptan nasıl geceler boyunca yıldızları, yıldızların gizemli hareketlerini, değişimlerini, sönüp yeniden doğmalarını seyrediyorsa, mekânın sahibi de yerinde oturur, gözlüklerinin ardından kitapların gizemli evrenine kürek çeker, okumaya dalar, bir astronom gibi eski ve yeni kitapların arasında kaybolur gider.

Bu söyleşide istemdim ki okuyucu için Kızıltepe’nin tek sahafı Hêlîn Pirtûk Sahaf’ı ve sahibi eğitimci yazar Kerem  Qosarî'yi tanıtmak. İyisi mi söyleşimize başlamak… İyi okumalar…

“Edebiyat ve tiyatro ile ilgili çalışmalar yapıyorum”

-Hêlîn Sahaf’ın kurucusu, eğitimci ve yazar Kerem  Qosarî  kimdir, ne iş yapmaktadır?

Toplamda otuz yıl, çoğu "sürgün yerleri" diye bilinen bölgelerde öğretmenlik yaptım. "Görülen lüzum üzerine", bu tabir devlet tarafından zorla sürgün, yer değişikliği veya görevden ayrılmaları istenen memurlar için kullanılır, emekli oldum. Beş yılı aşkındır da Hêlîn Pirtûk Sahaf adında bir kitabevi işletmekteyim. Edebiyat ve tiyatro ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Halen Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünde tezsiz yüksek lisans yapmaktayım.

Helin Pirtuk Sahaf

“Artık Kürtçe kitaplar da gelmeye başladı”

-Sahaf açma fikri ilk ne zaman oluştu sizde?

Öteden beri geçmişe, eskiye ve tarihi eserlere ilgi duymuşluğum var. Gittiğim büyük şehirlerde mutlak surette sahaflara gider eski kitapları kurcalardım. Başlangıçta bu amaçla açmadığım Hêlîn Pirtûk Kitapevi’ni. Bulunduğum bu büyük ilçe de, belki gerekli olur fıtratıyla, sahafa dönüştürme fikri hâsıl oldu bende. Yavaş da olsa bu fikir olumlu adımlar eşliğinde yerine oturuyor. Eski kitap, dergi, kaset, eşya vs. kaynaklarına henüz tam ulaşmamış olsam da bu yolda ilerliyorum. Başlangıçta Kürtçe kitaplardan çok Türkçe kitaplar gelmekle beraber şimdilerde artık Kürtçe kitaplar da gelmeye başlamakta.

“Sahafçıların en zor problemi ekonomik krizlerdir”

-Yani sahafçılıkta, kendi ilçenizde veya ilinizde bir eksiklik olarak görüyordunuz ve bunu siz tamamlamak istediniz.

Doğrudur. Yani beni ziyarete gelenlerden tekrar yola çıkaracak olursam, bu ifadeleri çok duyuyorum: ''Keşke daha önce bir sahaf dükkânı açılmış olsaydı Kızıltepe'de. Hiç bilmiyordum Kızıltepe'de bir sahaf olduğunu, yeni duydum geldim. İçeri girince, çok hoşumuza gidiyor kitapların kokusu!'' Bu şekilde olumlu duygular ve sözler duyuyorum. Böyle bir şeye önayak olduğum için başarılı mıyım bilemem ama o yolda ilerliyorum. Tabii bunda bir takım avantajlarım da var. Yani dükkan bana ait, kira sorunum yok. Sahafçıların en zor problemi ekonomik krizlerdir. Ben de o sorun olmadığı için biraz daha rahatım.

Eski kitaplarda onarım

-Eski ve yeni kitapların kaynağına nasıl ulaşıyorsunuz, değerlendirme biriminiz ve ölçünüz nedir?

Evet. Ayda bir veya iki ayda bir, paketler halinde, burada Sahaf olduğunu duyan, arabasının bağajını açıyor, kitaplarını getiriyor, ben de kendimce bir değer biçiyor, o şekilde fiyatlandırıyorum. Fiyatlandırma konusunda kendimce oluşturduğum bu değer birimi üzerinden ne onları ne de kendimi mağdur etmeyip, hepsini alıyorum. Bu arada elimin altında çeşitli türden zamk ve kitaplara özel yapıştırıcı bulundurup onları gözden geçiriyor, varsa yaralarını sarıyor, bir başka okuyucuya ulaşmasını sağlıyorum. Yırtık olanları kendimce yapıştırıyor, tozlarını ıslak bir bezle siliyor ve ondan sonra raflara yerleştiriyorum. Üzmeden incitmeden...

“Bazen hiç tahmin etmediğim genç iyi okuyucular geliyor”

-Hêlîn Pirtûk Sahaf’a en çok hangi yaş grubu uğramakta ve kitap almaktadır?

Gönül isterdi ki, gençler diyeyim... Ama maalesef gençlerde kitap okuma alışkanlığı hızla körelmekte ve azalmaktadır. Beni daha çok eğitim camiasından tanıdık insanlar ziyaret etmekle beraber, edebiyat ilgi duyanlar, eski kitaplara özlem duyanlar ziyaret eder. Açtığım günden beri sürekli beni yalnız bırakmayan bir okuyucu grubum var. Gençlerden de uğrayan var. Kitap alma için değil de daha çok sohbet amacıyla gelenler var. Mekânı kendimce bir laboratuar olarak görüyorum. Gerçekten otuz yıllık eğitim hayatımda farklı insan profiliyle karşılaştığımı söyleyemem. Görüşleri, düşünceleri, hayat bakış açıları ile ve umut ile umutsuzluk içinde debelenen kişilikler şahit oluyorum. Birikimimden ve deneyimimden kendimce reçeteler veriyorum. Çoğunu okumaya teşvik ediyor onlara problemlerinin büyütmemelerini, var olanları da daha çok okumakla yenebileceklerini söylüyorum. Bazen hiç tahmin etmediğim genç iyi okuyucular geliyor. Gençleri çok eleştirmeme rağmen pek nadiren bazen iyi okuyucu da görüyor ve o konuda da umutlanıyorum doğrusu.

“Ekonomik getiriden çok hobi yönü ağır basan bir uğraştır sahaflık”

-Tecrübelerinize dayanarak sahafçı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Çiçeği burnunda bir sahaf olarak öneri babında ahkâm kesmek istemem. Bu işin meşakkatli tarafını, ekonomik bütçeye zayıf katkısını, belediyelerce üvey evlat yerine konulmasını duyan birisi olarak; hobi yönü ağır basan bu uğraşın ilçedeki ilk kişisi olarak elbette pişman değilim. Hoş bir işle uğraştığımı hissediyor, uğrayan insanların, "Hayalim idi, huzur veren bir yer, sayfaların arasından çıkan bu kokular ne hoş!" şeklindeki olumlu söylemleri duyunca da mesut oluyorum. Bu işle uğraşmak isteyenlerin kitapla aralarının barışık olması lazım. Okumayı, eski ve yeni kitapları okuyucuya ulaştırmayı; araştıran inceleyen, kaynak arayanlara yardımcı olmayı isteyen bir yapıya sahip olması lazım. Ekonomik getiriden çok hobi yönü ağır basan bir uğraştır sahaflık.

Çok dilli sahafçılık hedefi

-Hêlîn Pirtûk Sahaf’ta iki dil bulunmakta, hem Türkçe kitaplar hem Kürtçe kitaplar. İki dilin buluşma noktası olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdilik Kürtçe ve Türkçe kitaplarla başlayan Hêlîn Pirtûk Sahafın sahafçılık serüveni, dilerim gelecekte diğer dillerdeki kitap, dergi, gazete vb. yazılı dokümanların ulaşmasıyla "çok dilli sahafçılık" hedefimize ulaşırız. Mevcut iki dil, hâlihazırda birbirini ötelemeyen, aksine tamamlayan duruşlarıyla barışçıl bir dayanışma sergilemekte... Şimdilik iyi sevişiyorlar, satışlarda iki boy Türkçe kitaplar önde olmasına rağmen.

"Askıda kitap götür, oku ve getir!" kampanyası

-Kitap okumaya ve kitaplar arasında yaşamaya öncelik verdiğinizi görüyorum. Bunun sebebi nedir?

Buna, "kitapları okutmayı da hedefleyen" kelimelerini de ekleyerek sorunuzu cevap vereyim. Az okuyan ama çok konuşan bir toplumun eğitimci bir ferdi olarak şunu diyebilirim: Ebeveynler olarak, eğitimciler olarak iyi bir "okuyucu modeli" pozisyonundan uzağız. Evet, geç de olsa okuyor, bunu da zevk alarak yapıyorum. İyi bir " model" olmaya çalışıyorum. Bu konuda Hêlin Pirtûk Sahaf olarak gençleri okumaya teşvik amacıyla "Askıda kitap götür, oku ve getir!" kampanyasıyla ücretsiz kitap veriyoruz.

“Bütün evlerde bir kitaplığın oluşması lazım”

-Kitap okuma alışkanlığını kazanmak ve kazandırmak için neler yapılmalı?

Söylemden çok eylemin geçerli olması gerekir. Hani teori ve pratik kelimesi vardı geçmişte, bu da böyle bir şey. Yani ebeveynler, öğretmenler, dedeler, nineler hep ''okuyun'' derler çocuklarına, torunlarına ve öğrencilerine ama kendileri okumazlar. Bunun için önce modelin anne baba öğretmen olması lazım. Yani bir aile düşünün, anne baba ya da ailenin diğer fertleri bir diziyi izlemekte ama ikide bir yanlarındaki çocuklarına, torunlarına ''niye kitap okumuyorsun?'' dedikleri zaman, bu fazla bir şey ifade etmez. Bir inandırıcılığı olmaz. Çoğu öğretmeler de aynı durumda... Şimdilerde kimi okullarda dersin ilk yarım saatinin okuma saatlerine ayrılmış olmasını memnuniyetle karşılıyorum. Bütün evlerde bir kitaplığın oluşması lazım. Yani okuma odalarının ebeveynler tarafından ayrılması lazım. Bizi yönetenlerin, belediye başkanlarının, diğer mülki amirlerinin hepsinin daha çok kütüphane ve kitapevi açmaları lazım diye düşünüyorum.

“Deyim yerinde ise "kitapsızın tekiyim” hâlâ!”

-Kitaplarla bu kadar işli dışlısınız… Siz de yazıyorsunuz bildiğim kadar; yakında bir kitap gelecek diyebilir miyiz?

Kendimce geçmişte ve şimdilerde de biraz "amatör" bir kalem oynatmışlığım var. Pek az internet sitesinde (öncesinde Yeni Perspektif, akabinde Amida Haber, Gazete Duvar vs.) ve matbu yayımlanan bir iki dergide çıkan edebi yazılarım var… Bir dosya tutarı kadar da hikaye yazmışlığım mevcut. Tümü Kürtçe... Ama henüz doğup dünyaya gözlerini açan yayınlanmış bir kitaba sahip değilim. Deyim yerinde ise "kitapsızın tekiyim” hâlâ!

“Ölüm kelimesinden ürkerim”

-Size göre ölmeden önce mutlaka okunması gereken kitaplar veya yazar var mıdır?

Ölüm kelimesinden ürkerim. Allah gecinden versin temennisiyle elbette bir kaç isim sayabilirim. Kürt dilinde kitap olarak Ahmedê Xani'nin Mem û Zin, Bextiyar Elî' nin bütün romanlarını, Cegerxwîn ve Arjen Ari'nin şiir kitaplarını söyleyebilirim. Türkçe kitap ve şair ile yazar olarak romanlarda Yaşar Kemal ile bir zamanlar başucu kitabı olan Ahmet Arif'in “Hasretinden Prangalar Eskittim” i sayabilirim.

“Kızıltepe ile Amûdê arasında benzerlik kurarım hep”

-Mardin ve başta Kızıltepe olmak üzere birçok değerli yazarla birebir iletişim halindesiniz. Yazarların genel Mardin çerçevesinde başarılı olmasının sebebi nedir?

Mardinli yazarlarla iletişim kurmam, sendikal faaliyetlere aktif katılmamla başlar. Kürtçe dil çalışmalarına bir grup eğitimle başlayıp, 2002 de sürgün edilmemiz ikinci ve daha kapsamlı iletim kurmamı gerektirdi. Sonrasında sendikada yöneticilik yaptığım dönemde panel ve söyleşi programları tertip edip moderatörlük yaparak bu iletişim ağını daha da genişlettim. Rênas Jiyan, Yaqob Tilermenî, Kawa Nemir, Çiya Mazî, Salih Agir Qoserî, Arjen Arî gibi Kürtçe yazan yazar ve dil bilimcileriyle panel; İrfan Amîda, Lal Laleş, Metin Aydın, Mehmet, Dinç, Evdal Baqî, Sadiq Ûskan, Mahsûm Oral, Mustafa Aydoxan gibi Kürtçe - Türkçe yazan yazar ve dilbilimci değerli şahsiyetlerle ebedi dostluğa ulaşan iletişimimiz oldu ki halen pek samimi olarak sürmekte. (İsmini unuttuklarım bağışlasın beni). Genelde Mardin, özelde de Kızıltepe birçok Kürtçe ve de Türkçe yazan, yazar, -suyundan ve toprağından mıdır bilemem, ev sahipliği yapmaktadır. Bu yönüyle Kızıltepe ile Amûdê arasında benzerlik kurarım hep. İkisinin de toprağı verimli, ikisinin de ortasında bir tepesi, ikisinin de çokça yazarı vardır. Amûdê de Helîm Yusif, Fewaz Hisên, Ahmed Husêynî, Deham Ebdulfettaf vs. gibi çokça yazar ve dilbilimci çıkarmıştır. Yazar olmak doğuştan bir yetenek istese de sanırım daha çok okumak ve de dağarcığını edebi materyallerle doldurmakla mümkündür. Kim bilir belki de, Mardin’de çokça yazarın çıkmış olması, onların Cegerxwîn, Apê Musa, Kadrî Can, Reşîdê Kurd, Edip Karahan'ın bıraktığı mirası sahiplenmiş olmalarıyla da bağlantılıdır.

“Artuklu Üniversitesi'nde master yani tezsiz yüksek lisans yapıyorum Kürtçede”

-Sahaf ve kitap evi işletmeciliği dışında zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapı itibariyle kabiliyetim ve ferasetim anlayışı içerisinde sürekli üretmeyi, bir şeyler yapmayı isteyen bir yapıya sahip olduğum için; emekli olduktan sonra da kendimi boşlukta hissetmedim. İlk adımım bir mekân sahibi olmak arzusuydu. Onu da gerçekleştirdim. Şu anda bir mekânım var. Ama onun haricinde yani yazar ve çizerlerin misafir edilerek edebi alanda söyleşiler yapılması konusundan moderatörlük yapıyorum. Ayda bir, iki ayda bir, üç ayda bir… Uzun süre ötelettiğim, öncesinde Türkçe birkaç oyun oynamıştım tiyatro anlamında. Geçen sene de bir Kürtçe oyun çıkardık. Yedi, sekiz ili gezdik, bir turneye çıktık. Bu yaşta gene ertelediğim ve ötelediğim çeşitli sebeplerden dolayı akademik anlamda master yapma hayalim vardı. Bu sene sınava girerek Artuklu Üniversitesi'nde master yani tezsiz yüksek lisans yapıyorum Kürtçede. Onun haricinde gençlerle diyaloglarım son derece sıcak. Birikimlerimi, deneyimlerimi, eğitimci yönümde kaynaklı olan bazı tespitlerimi gençlerle onlara okumaya teşvik, onlara hayatta daha sağlam ve doğru kararlar alabilme yönünde temenni ve dileklerde ya da tavsiyelerde bulunuyorum. Zamanım öyle geçiyor.

“Bu işi tamamen kitaplara olan sevgi ve tutkudan kaynaklı yapmaktayım”

-Son sorum olarak da sahafçılığı bir meslek olarak mı yapıyorsunuz yoksa bir tutku diyebilir miyiz?

Kesinlikle ikincisi... Daha önceki cevaplarımda da biraz vardı… Bu işi tamamen bir hobi şeklinde yapıyorum. Kazanç eksenli ve ekonomik bir getirisi olmalı ki mekân kendini döndürsün, giden kitapların yerine yenileri gelsin. Mevcut kitapların gerekli yerlere ulaşması ve çeşitliliğin artması ile mekânın zenginleşmesi için elbette ekonomik yeterlilik kaygısında taşıyorum. Ama kesinlikle o bir meslek olarak bunu bir ekmek kapısı olarak görmedim. Bu işi tamamen kitaplara olan sevgi ve tutkudan kaynaklı yapmaktayım. Çünkü benim maddi olarak da bir yan gelirim ve bir akarım var.

“Bir değil, bu ilçede yüzlerce kitap evi ve sahaf açılır”

-Teşekkür ediyorum bu güzel söyleşi için…

Ben teşekkür ediyorum böyle bir imkânı sağladığınız için bana. Umuyor ve diliyorum ki okuyucularımızın sayısı günden güne çoğalır. Bir değil, bu ilçede yüzlerce kitap evi ve sahaf açılır. Ve biz de romanın, şiirin, hikâyenin o gizemli kahramanlarına, dizelerine, mısralarına ulaşır ve böylelikle zevk alırız.

Kaynak: Haber Merkezi