Türkiye'nin yıllardır adeta baş belası haline gelen enflasyonla Diyarbakır 3 asır önce tanıştı.
Osmanlı arşivlerinde Diyarbakır ile ilgili bilgilerde, Osmanlı Devleti’nde özellikle 19. yüzyılda yaşanan habis humma veya taun olarak bilinen veba ve kolera salgınlarının halk sağlığını ciddi anlamda etkilediği kaydedildi.
Kentte 1712’de ve 1716’da ve yüzyılın sonunda ''Kara Ölüm'' olarak da adlandırılan üç büyük veba salgını olduğu ve salgınlarda binlerce kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
ENFLASYON ARTTI
Kentte, 1700'lü yıllarda veba olarak başlayan ve daha sonra da kolera salgını olarak 19. yüzyıla kadar devam eden salgınlar, korkunç ölümlerin yanı sıra ekonomik çöküntü, hayat pahalılığı, enflasyonun artmasına yol açtığı, açlık ve sefaleti de beraberinde getirdiği ifade ediliyor.
İnsanların göç etmelerine, toplumsal olarak karışıklığa ve düzensizliğe yol açtığı kaydedilen salgınların, demografik, siyasi, sosyal, psikolojik ve ekonomik alanlarda büyük çaplı zararlara neden olduğu bildiriliyor.
SALGINI ÖNLEMEK İÇİN 28 BİN KURUŞ ÖDENEK
Diyarbakır Vilayeti olarak, salgınların önlenmesi amacıyla ödenek talabinde bulunulduğu belirtilerek, şöyle denildi:
''Tedbirler alınması amacıyla 28.000 kuruş tahsisat talebinde bulunmuştur. Hastalığın önlenmesi için tahaffuzhaneler teşkili için icap edenlere gerekli tebligatın yapıldığı ve bu amaçla sarf olunmak üzere şehre 15.000 kuruş gönderildiği belirtilmiştir. Ancak Diyarbakır Vilayeti, bu miktarın ihtiyacı karşılamadığı gerekçesiyle 8.000 kuruşun daha gönderilmesini talep etmiştir.
Diyarbakır’da zuhur eden koleradan dolayı gerekli noktalarda tesis olunacak tahaffuzhaneler ile diğer masraflar için 18.000 kuruşun sarfına ruhsat verilmesi talep edilmiştir.''
AMERİKALI DOKTORA 2 BİN KURUŞ MAAŞ
Belgelerde, Mülkiye doktorlarından Jozef Efendi’nin 1000 kuruş maaşla Diyarbakır'a tayin edildiği kaydedilerek, şöyle denildi:
''Bunun üzerine Dahiliye Nezareti cevabî yazısında; kolera hastalığının meydana geldiği yerlerde tayin edilen doktorlara aylık 1.200 kuruştan 1.500 kuruşa kadar maaş tahsis edildiğine dikkat çekilerek Jozef Efendi’nin 1.000 kuruştan istihdamının münasip olduğu belirtilmiştir.
Diyarbakır Vilayetinden 25 Kasım 1894 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen telgrafta, koleradan dolayı fazla doktora ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.
Kolera hastalığı nedeniyle hâlihazırda belediye doktoru Bedros, askerî doktorlardan Kolağası Yureki, Yüzbaşı Abdullah Cevdet ve mahalli doktorlardan Pirinççiyan, Karabet efendiler ile Amerikalı Dr. Thom’un ikişer bin kuruş maaş ile istihdam edildiği belirtildi.''
KAYNAK: Doç. Dr. Oktay Bozan / Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü