Yazar Birsen İnal, Diyarbakır'ın eski bayramlarını anlatırken, aklıma çocukluğumun bayramları geldi, Eskiden bayramları heyecanla beklerdik. Tatlı telaşlar yaşanırdı.
Çocukluğumda geçen bayramları özledim.
Günler öncesinden bayram hazırlıkları yapılırdı. Evler bayram nedeniyle temizlenirdi. En güzel yemekler pişirilir. Özellikle her evde hoşaf bayramın olmazsa olmazlarındandı.
Evin hanımları o akşamı uykusuz geçirirdi. Sabaha kadar mutfakta bayram yemekleri yaparlardı.
Bayram yemekleri genelde kuru fasulye, pilav, meftune, sulu et kızartması, dolma, tavuk ya da hindi dolması, zeytinyağlı dolma-sarmadan oluşurdu.
Günler öncesinden sargı burma, ev baklavaları açılırdı. Gece geç saatlere kadar fırında çörek sıramız gelsin diye beklerdik.
Çörek hamuru geceden koca teştlerde (bakır leğen) mayalanırdı. Değirmenden gelen una mayana, mahlep, kara çörek otu karıştırılarak sarı yağla yoğrulurdu.
O mis koku bütün mahalleye yayılırdı. Şimdilerde ne o lezzet kaldı, ne de tad...
Hele çocukluğumuzun en özel anları olarak belleğimize kazınan bayramlık heyecanı yok mu? Geçmişi yad ederken o tatlı telaşı unutmak mümkün değil.
Anne ve babalarımızın bizi bir an önce çarşıya götürüp bayramlık almasını dört gözle beklerdik. Bayramlıklar ve ayakkabılarımızı gece uyurken, başucumuza koyardık, heyecanla sabah olsun da giyelim diye.
Bayram sabahı, ilk iş bayramlıklarımızı giyip büyüklerimizin ellerini öperdik. Tabi bayram harçlığını da kapardık. Komşularımızın da bayramlarını kutlar, büyüklerin ellerinden öperdik. Ancak, bazı büyüklerimiz bayramlık olarak para yerine rengarenk mendil dağıtırdı.
Tabi o zamanlar AVM'ler ve bugünkü gibi markalar da yoktu.
Kentin tamamında zengin olsun, fakir olsun herkeste tatlı bir bayram telaşı yaşanırdı.
Küçeler (sokaklar) temizlenirdi. Herkes evinin önünün temizliğinden sorumluydu adeta. Sokaklar boydan boya pırıl pırıl olurdu.
Evlerde de temizlik yapılarak bayrama hazırlanırdı. Mevsimine göre halılar silkelenir, silinir, kilimler yıkanır, yün yataklar önceden silkelenir, kabartılır, yüzleri yıkanırdı.
Bakır kaplar kalaya gönderilir parlatılırdı. Hummalı bir çalışma olurdu..
Bayramın yükünü kadınlar çeker ve yorulurlardı. Ama tatlı yorgunluktu, bayram sevinci o yorgunluğu unuttururdu.
Bir de dönme dolapları ve ayı oynatıcılarını beklerdik. Çocukluk heyecanı işte. Bayramlarda dönme dolaplara binerdik, elle, kol kuvvetiyle döndürülen dönme dolaplara. Ne büyük coşkuydu. Başkaca eğlence aracı yoktu.
Çocukları eğlendirmek için ayı oynatıcılar da vardı eskiden. Mahallelere getirdikleri ayıyı oynatırlardı sahipleri. Hem korkar hem de ilgiyle izlerdik, çocukluk işte...
Şimdiki gibi tatil olarak görülmezdi bayramlar. Eskiden bayramda, neler alınacak, neler giyilecek, neler pişirilecek, kısaca neler yapılacağı heyecanla konuşulur ve hazırlık yapılırdı. Şimdi ise bayram tatili kaç gün olacak, nerede geçirmenin hesabı yapılıyor. Gel de ''nerde o eski bayramlar' deme..
Keyifliydi, mutluyduk çocukluğumuz bayramlarında.
Her şeye rağmen bayramlar güzeldir, bizi bir araya getiren özel günlerdir. Bayramınızı kutlar esenlikler dilerim.