Ah o eski Diyarbakır...Şimdiki gibi miydi hiç? ''Doğu'nun Paris'i'' derlerdi. Her milletten, her dinden insan bir arada yaşar, komşuluk hukuku gözetilirdi.
İşte Prof. Süleyman Daşdağ da o eski günleri, Viktorya Apartmanı'nda geçen çocukluk yıllarını öyle güzel anlatmış ki... Okuyunca insanın içini bir sıcaklık kaplıyor, özlem duyuyor o samimiyete.
Daşdağ diyor ki; ''Yıl 1970, Lise Caddesi 3. Sokak. Bir apartman, Viktorya!'' İşte o apartmanda kimler yok ki? Emniyet Amiri Hüseyin Bey, terzi Albert Amca, eşi Polin Abla... Hatta Polin Abla'nın annesi Meryem Teyze bile aynı apartmanda. Kimisi Müslüman, kimisi Gayrimüslim, kimisi esnaf, kimisi memur... Ama hepsi birbirine saygılı, komşuluk ilişkileri sımsıcak.
Daşdağ o günleri anlatırken, ''Gecelere uzanan akşamlarda, bisikletlerle dolaştığımız kızlar'' diyor. Ne güzel günlerdi değil mi? Çocukluk işte... Şimdiki çocuklar nereden bilsin o sokak oyunlarını, o samimiyeti?
Apartmanda bir de Hakim Amca varmış. Ağır ceza reisi. ''Belki mesleğinin, belki de beyliğinin verdiği mağrurlukla yürürdü; sanki hiç yere bakmazdı.'' diyor Daşdağ. Bir de Celal Amca varmış ki tam bir yenilik düşkünü. ''Neşeli, gözü gönlü tok. Kocaman bir odası vardı. Tamirhane dükkanı mısın be kardeşim! Her işten anlıyordu sanki.''
O zamanlar televizyon yokmuş tabi. Komşuluk varmış. Uzun kış geceleri, hikayeler dinlerlermiş. Kuzinenin üstünde kestaneler patlatırlarmış. Fehime Teyze, Meryem Teyze, Rabia Teyze... Hepsi bir ailenin ferdi gibiymiş.
Ve bayramlar... Sadece Ramazan ve Kurban Bayramı mı? Hayır! Paskalya da varmış, Noel de. Çörekler, kırmızı yumurtalar... Yani anlayacağınız, Viktorya Apartmanı'nda hep bayram varmış.
''Hepimiz Türk'tük, ama hem Arap'tık, hem Süryani, hem Kürt'tük, hem de Çerkez'' diyor Daşdağ. ''Ama bizdik, biz. Diyarbakırlıydık hepimiz. Sanki Türkiye'ydik, o sımsıcak Viktorya Apartmanı'nda.''
İşte böyle güzel bir hikaye anlatmış Prof. Süleyman Daşdağ. Okuyunca insanın geçmişe gidip o günleri yaşayası geliyor.
Keşke o samimiyet, o komşuluk ilişkileri hiç kaybolmasaydı...