Geçtiğimiz günlerde ''cermikgazetesi.com'' internet haber sitemizde "Diyarbakır'da 500 yıllık hamamın hazin öyküsü" başlığıyla okuyucumuza sunduğumuz haber gerçekten hüzünlendirdi.

Diyarbakır binlerce yıllık tarihe sahip bir kent. Bu kadar eski bir tarihe sahip şehrin sadece görkemli Surları bile binlerce turist çekmeye yeter. 

İnanıyorum ki bu kadar çok tarihi yapı topluluğuna sahip bir Avrupa kenti olsaydı, milyonlarca turistin uğrak yeri olurdu.

Biz ne yapıyoruz, herhalde bolluktan olmalı, kırıyoruz, döküyoruz, hoyratça davranıyoruz.  

30'dan fazla medeniyetin iz bıraktığı ve binlerce yıl dünyada yaşamın hiç kesintiye uğramadığı 3 kentten biri olan Diyarbakır, 'belki kalıplaşmış bir laf' olacak ama gerçekten hak ettiği konumda değil. 

Sorsanız, çoğu insan kenti sevdiğini söyler. Ama kentin sahip olduğu değerleri nedense umursamaz. Sevmek; kente bütünlüklü olarak, tarihi değerlerine de sahip çıkmakla olur.

Neyse, asıl konuya dönelim.

Çoğu insan Diyarbakır Dörtyol mevkiindeki Suakar Pasajı'nın ''Suakar Hamamı'' olduğunu bilmez. Yaşım 63'e dayandı ve ben bile öğrendiğimde şaşırmadım desem yalan olur.  

Akkoyunlular döneminde yapılan 500 yıllık tarihi Suakar Hamamı, 1960 yılında Özel İdare tarafından bir şahsa satılıyor. Hamamın yıkılarak yerine pasaj yapılması isteniyor. Ancak, tarihi eser olduğu için dokunulamıyor.  

Şeytanın bile aklına gelmeyecek çözüme bakın siz. Ücret karşılığında tutulan iki işçi her gece çaktırmadan gidip yapının taşlarını söküyor. Ve her gün bunu düzenli olarak yapıyor. Sonunda sökülen taşlar nedeniyle hamam yıkılıyor.  Nasıl bir yöntem ama...Şeytana bile papucunu ters giydiririz, Alimallah..

Tarihi yapı yıkıldıktan sonra bir süre böyle kalıyor ve sonunda 1968’de yerine bugün gördüğümüz pasaj yapılıyor.

Hamamın üzerinde yapılan pasaj hamam ile aynı ismi taşıyor. Ancak, altındaki akar su nedeniyle pasaj sürekli su baskınına uğruyor. 

Pasajın durumu mu ne? Bir dönem yüksek kiralara rağmen yer bulunamayan pasajın bugün 2 katı tamamen boş, diğer katlarda ise birkaç dolu dükkân yer alıyor.

İşte, bizim tarihe verdiğimiz değer; maalesef, işin içine menfaat girene kadardır. 

Surların ve diğer tarihi eserlerin durumu ortada. Bu kent hepimizin. Saygıyı, özeni ve sahiplenmeyi fazlasıyla hakediyor.