Geçtiğimiz günlerde çiftçilerimiz yağmur duasına çıktı. Kurbanlar kesildi, kavurmalar yapılıp hep birlikte yenildi ve grup dağıldı.
Ancak ne yazık ki, tek bir damla yağmur bile düşmedi. Türkiye bu yıl oldukça kurak geçiyor ve yağmurun yağmaması sadece tarımı değil, sağlığımızı da olumsuz etkiliyor. Hastalıklar kapıda!
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde çiftçilerimiz de aynı şekilde yağmur duasına çıktı. Kurbanlar kesildi, dualar edildi ama sonuç yine aynı: Yağmur yok!
Çok garip bir toplumuz, değil mi? İklim uzmanları sık sık uyarılarda bulunuyor, iklim değişikliğinin insan eliyle yaşandığını, dengeyi bizim bozduğumuzu söylüyorlar ama kimse oralı olmuyor. Kuranı Kerimde ayette bile ''dengeyi bozmayın'' deniyor. Denge bozulunca, kuraklık yaşanınca da feryat ediyoruz.
Tabii ki bu sadece Siverek’in sorunu değil, hepimizin sorunu. Dünyanın diğer bölgelerinde çok daha büyük felaketler yaşanıyor. Ama nedense insanoğlunun kötü bir huyu var: Söylenenleri yapmamak, dikkate almamak. Sorunla karşılaşınca da iş işten geçmiş oluyor.
Peki ne yapmalıyız? Öncelikle iklim değişikliği konusunu ciddiye almalıyız. Uzmanların uyarılarını dikkate almalı, bireysel ve toplumsal olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Su kaynaklarımızı korumalı, tasarruflu kullanmalıyız. Tarımda sulama yöntemlerini iyileştirmeli, kuraklığa dayanıklı ürünler yetiştirmeye özen göstermeliyiz. Enerji tüketimimizi azaltmalı, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz. Ağaçlandırma çalışmalarına destek vermeli, yeşil alanları korumalıyız.
Unutmayalım ki iklim değişikliğiyle mücadele hepimizin sorumluluğudur. Yağmur duası elbette güzel bir gelenektir ama tek başına yeterli değil. Önemli olan, bizlerin de üzerimize düşen görevleri yerine getirmesidir. Aksi takdirde kuraklık sadece bir sorun olmaktan çıkar, hayatımızı olumsuz etkileyen bir gerçeğe dönüşür.