İliç'te toprak altında kalan 9 kişiye halen ulaşılamadı.  10 milyon metreküp zehirli toprak kaydı ve 100 dönümlük alana yayıldığı söyleniyor.

Yapılan açıklamalara göre, 400 bin kamyonluk toprak kaymış durumda. Bu da yaşanan çevre felaketini gözler önüne seriyor. Zehirli toprak zemini korunaklı olan yerden kaydı ve açıkta. Bu topraktaki zehirin, yeraltı sularına sızma riski var. Ve bölgede her an deprem olma tehlikesi sürüyor. Altın madeni Yedisu fay hattı üzerinde yer alıyor.

Doğal felaket, deprem, hiç bir küresel şirketin umurunda değil. Onların  tek dertleri daha fazla para kazanma. 

Emperyalist ülkeler yıllardır küresel şirketleri eliyle, az gelişmiş ülkelerin değerli madenlerini hep sömürdü ve sömürmeye devam ediyor.

Daha önce silahlı işgallerle yaptıkları bu işi şimdi de “özgürlük”, “medeniyet”, ''demokrasi”, "serbest piyasa" gibi aldatıcı kavramlarla sürdürüyor.

Kendi ülkeleri, insanları söz konusu olduğunda ''melek'' gibi görünen bu ülkeler, başkalarına karşı şeytanlaşıp, canavarlaşıyorlar.

Bu şirketlere şunu sormak lazım; kendi ülkelerinizde böyle bir şey olsaydı neler olurdu? kıyamet kopar, yer yerinden oynardı.

Küresel şirketlerin gözünü o kadar para hırsı bürümüş ki yaptıklarının sonucunun neye varacağını kestiremiyor. 

İnsani, dini, ahlaki hiç bir değer önemsenmiyor. Bütün kutsal kitaplarda; ''doğanın insanlara Tanrı'nın bir armağanı, emaneti olduğu, sahip çıkmanın kutsal görev olduğu, doğanın korunması, dengesinin bozulmaması, dengenin bozulmasıyla insanlığın da yok olacağı'' yazılıp söylenmesine rağmen, talan edilircesine doğa katlediliyor. Daha fazla para kazanma hırsıyla.

Her şeyin parayla ölçüldüğü, paraya endekslendiği, bütün insani değerlerin unutulduğu bir dönemi yaşıyoruz.

Miguel D. Lewis'in;

''Kapitalizm dindir. Bankalar kilise, bankacılar rahip, zenginlik cennet, fakirlik cehennem, zenginler aziz, fakirler günahkar, mülkiyet kutsaldır. Para ise Tanrı.''

dediği gibi.

Küresel şirketlerin gözünü o kadar para hırsı bürümüş ki, yarattıkları felaketlerin bir gün kendilerini vuracağını bilmiyor gibi.

Yaşadığımız iklim değişiklikleri, küresel ısınma, seller, kasırgalar, hortumlar  hep insan eliyle yaratılmadı mı?

Unutulmamalıdır ki; meydana gelen bu doğal felaketler, zamanla tüm dünyada bir şekilde etkisini gösterecektir.

Kızılderili Şef Seattle'ın 1853'te mesajındaki söylediklerini yaşamaya başlıyoruz gibi:

''Beyaz Adam'a Kızılderili mesajı...

Beyaz adam Annesi toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar.

Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentlerde huzur ve barış yoktur.

Bu kentlerde bir çiçeğin taç yapraklarını açarken çıkardığı tatlı sesler ve bir kelebeğin kanat çırpınışları duyulamaz.

Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak... Kızılderili Şef Seattle - 1853''

Türkiye'de 19 tane aktif altın madeni bulunuyor. Son 22 yılda ise 421 tondan fazla altın üretildi. Bir gram altına ulaşmak için bazı yerlerde 25 ton kayaç yerinden sökülüyor. Maden faaliyetlerinden sonra bozulan yerler eski haline gelmiyor. 

Ekosistemi vahşice tahrip ediyoruz. Yaşanan felaketlerden bir türlü ders çıkarmıyoruz. Böyle giderse, insanoğlu kendi sonunu kendi getirecek.