Dicle Üniversitesi, bir zamanlar Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden biri olarak anılırdı. Türkiye'nin en iyi 10 üniversitesi arasında gösteriliyordu.

O yıllarda üniversite koridorlarında dolaşan öğrencilerin hayalleri büyük, bilimsel başarıları ise dillere destandı. Ancak ne yazık ki, o ihtişamlı günlerden bugünlere gelene dek, Dicle Üniversitesi’nde çok şey değişti. 

URAP (University Ranking by Academic Performance) sıralamalarında günümüzde 92. sıraya kadar gerileyen üniversite, adeta bir "tabela üniversitesi" konumuna düştü.

Bu gerilemenin nedenleri üzerinde durmak gerekiyor. Eğitim kalitesinde yaşanan düşüş, araştırma fonlarının azalması ve uluslararası iş birliklerinde yetersizlik, üniversitenin hızla gerilemesine neden oldu. 

Ayrıca, yönetim stratejilerindeki eksiklikler ve akademik kadronun giderek zayıflaması da bu çöküşü hızlandırdı. 

Dicle Üniversitesi, bir zamanlar bilimde çığır açan projelerin yürütüldüğü bir merkezken, şimdi öğrenciler ve akademisyenler tarafından bile eleştirilen bir yapıya büründü.

Bu hafta, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Prof. Dr. Kamuran Eronat, Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandı ve görevini Prof. Dr. Mehmet Karakoç’tan devraldı. 

Eronat, üniversiteyi daha ileri taşıyacağını hedeflere taşıyacağını söyledi.

Ancak akıllardaki soru şu: Gerçekten Dicle Üniversitesi’nin eski parlak günlerine dönmesi mümkün mü?

Prof. Dr. Kamuran Eronat, bu zorlu görevde başarılı olabilir mi? 

Eğitim kalitesini artırmak, uluslararası iş birliklerini güçlendirmek ve öğrenci memnuniyetini sağlamak gibi kritik hedeflere ulaşabilecek mi? 

Bu soruların yanıtları, sadece Dicle Üniversitesi’nin değil, aynı zamanda Diyarbakır’ın da geleceği açısından büyük önem taşıyor. 

Üniversitenin başarısı, bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine de katkıda bulunabilir.

Elbette, bir üniversitenin kaderi sadece bir rektörün gayretleriyle belirlenmez. 

Eğitim ve araştırma politikalarının köklü bir şekilde gözden geçirilmesi, akademik kadronun güçlendirilmesi ve üniversiteye yapılacak yatırımların artırılması gerekiyor. 

Dicle Üniversitesi, toplumsal gelişime katkıda bulunma misyonunu yeniden üstlenmeli ve bilimsel başarılarıyla adından söz ettirmelidir.

Eronat’ın liderliğinde Dicle Üniversitesi, eski ihtişamını geri kazanabilir mi? Yoksa bu sadece bir hayal mi olarak kalacak? 

Zaman, üniversitenin yeniden zirveye çıkıp çıkamayacağını gösterecek. 

Dicle Üniversitesi’nin geleceği için en iyisini umuyor ve yeni rektörün yapacağı çalışmalarını yakından takip edeceğiz. 

Ancak unutmamak gerekir ki, bir üniversitenin ihtişamı, sadece yönetim değişikliğiyle değil, köklü reformlar ve kararlı adımlarla geri kazanılır.