Kadim Diyarbakır’ın Suriçin de Alipaşa’nın bazalt taşlı evlerinden birinde, Cemilpaşa Konağı’nın hemen arkasındaki sokakta hayata karıştığımda takvimler 1959 yılını gösteriyordu.
Doğduğumda o zamanların sarı satıhlı yapraklı nüfus cüzdanına Arif ÖzavcI yazılsa da kimse beni Arif diye çağırmadı. Bana hep Sarıpişo (şivemizde Sarı Kedi) dediler. Annemin saçları altın sarısıydı, ben de ona çekmiştim. Annem beni Çeltik Kilisesi meydanı karşısında dükkanı bulunan Berber Mahmut, nam-ı diğer Zaza Piro'ya mani eşliğinde gönderirdi.
Kurban olam bu başa,
Bu baş gide traşa,
Berber diye ki keçeldir (kel)
Vallah bahan reçeldir.
Berber Zaza Piro Külüstür berber sandalyesine ipli Diyarbekir kürsüsü koyup traşa başladığında bana Sarıpişo diyerek, 5 yaşında lakabım işleme kondu. Bu serüven gençlik yıllarıma kadar devam etti. Bizim buralarda lakap çıkmaz; leke gibidir, üzerine yapışınca çıkmaz.
Alipaşa’da, Balıkçılar’da, babamın terzi Hreddin (Hayrettin) dükkanının bulunduğu Çarşıya Şewiti’de yani yanık çarşıda herkes Sarıpişo dedi. Çevredeki komşularımızın Kırkayah Veysi, Çütkafa Mendo, Kırıh Şeho, Şorikli Fate, Yamyam Mıho, Belengaz Leylo, Kuşbaz Garbis, Avel Kemal, Ahmo Çırto, Tope Meyro, Deli Çeto, Cımbıl Hakko gibi lakaplar taşıdığını görünce fazla yadırgamadan, bunun yazılı olmayan bir kanun olduğunu kabullenmek zorundaydım. Aliemiri ortaokulu, Ziya Gökalp Lisesi derken, Engere’ye (Ankara gidince birazcık lakapdan kurtuldum.
Yaz tatillerinde Gameda dağıtımdan Adana baskısı gazeteler saat 12 gibi gelirdi. Gazi Caddesi'nden Mardinkapı'ya kadar esnafa ve yoldan geçenlere gazete satardım. esnafın parasını dönüşte alırdım. Berber dükkânları genelde aylık verirdiler. Okul harçlığım çıkardı. Anıdan evvel 1970'li yıllardan bazı abone müşterilerimi tanıtayım.
Öğretmenler bankası ve karşısındaki Demir Otel, Gazi Caddesi Kamil Giyim, İlhanlar Giyim, Türk Ticaret Bankası, Sümerbank, Karınca Kırtasiye, İlhan Mobilya sahibi Öğretmen Yaşar Yelboğa Ulucami karşısı, hemen karşısı Kuyumcular Çarşısı Girişi sağ taraf sportoto bayi ve züccaciyeci Sümer Ticaret sağında Altunci Zülküf Görsün, O yıların ünlü kitapçısı Sahaf Kemal Acet, Eski İl Halk Kütüphanesi Müdürü, Kasap Selim, kasap Şehan, Eczacı Berat Beran, babamın arkadaşı, Manevi babam Eczacı Zeyyad Münir Cizreli.
Çelebi Eser'in Galeri Şan Giyim Magazasi, Zetina dikiş makinesi, bayi Zaven Uzatmacıyan. Güzeliş Lokantası, Zenith Nalburiye, Atik Ticaret, Bitlisli Haci Ali Bakgör Konfeksiyon, Helegör, Algör, Terzi Hanna ve para alamadığım, üste bütün paramı verdiğim Tek dükkan; Babam Terzi Hayrettin.
O yıllarda Türkiye'de iki genel gazete dağıtıcısı vardı. GAMEDA ve Hürriyet Dağıtım. Suriçi Dörtyolda Onur Palas Oteli altında Atlas Şekerlemenin önünde otuz yıllık gazete bayii Hakkı Tanaman gameda bayi idi. Dağkapı'da meşhur gazete bayii doğduğunda çok kilolu olduğundan lakabı Doşo olan Yakup Baloğlu. Doşo bizim için Gazete bayisi degil, kültürel sohbetlerin yapıldığı, Bizim kuşağın hemen tümünün “Doşo abisi”ydi. Bir takıntısı vardı. Dnemin siyasetçilerinden Karaoglan lakaplı Bülent Ecevit'e laf söylersen ''Ha de işen get gazte kalmadi'' derdi. İkinci büyük bayi Dörtyol İstasyon Caddesi ile Ekinciler Caddesi köşesindeydi.
Gazeteci Mehmet Mercan Gameda dağıtımcısı Hakkı Tanaman çevresi sayesinde Diyarbakır’ın eski siyah beyaz fotoğraflarını çeken Adil Tekin’den fotograf çekmeyi,,
Bu Şehir Diyarbekir, Zemini Kayalıktır,
İklimi Serttir, İnsanları Merttir,
Cesurdur, Delikanlıdır.
Kötü Tanıtmış Oda Felektir...
Biz Feleğin Çarkını Bozanlardanız
diyen yazar babamın arkadaşı ihsan Biçiçi ile şiiri sevdim.
Gazeteci Mevlüt Mergen’den toplum içinde usul ve adabı öğrendim.
Cuma namazlarında şehrin yaşayan canlı tanıklarını tanıştırdı, onlardan feyz aldım.
Deli çeto’dan gömleksiz de olsa kravat takmayı, Alişan’ın veli olduğunu öğrendim.
45 yıl Diyarbakır tarihi ve kültürü ile ilgili ne kadar kitap ve araştırma varsa alıp okudum, iyi bir arşivim oldu. Velime gecelerinde söyleyebilecek kadar bir iki kelam edebilirim.
Diyarbakır kızı İrma ve Sarıpişo adlı Kitabımı yazdım. İlk baskısı tükense de, ikinci kitabımı yazmakta olsam da, soranlara “Yazar olmaya çalışan birisiyim” diyorum.
Çeyrek asırdan fazla olan ömrümde öğrendiğim net bir şey var, bu kadim şehrin Diyarbakır kültürü ve edebiyatını anlamaya bir ömür yetmez.
Bir daha Dünyaya gelme imkanım olsaydı, tekrar Diyarbekir'de yaşamak ve kütüphaneci olup bu kadim şehrin kültürünün daha derinlerine dalmak isterdim.. Daha söylenecek çok kelamımız, ben dahil olmak üzere yaşadıkça öğrenme azmimizin sürmesi dileğiyle, Şimdilik hoşçakalın.
Arif özavcı, Çermik Gazetesi 24.Haziran.2023. https://www.cermikgazetesi.com/